21 Nisan 2021 Çarşamba

Soldoy - Bir Horon Efsanesi

Kitabın Orjinali (Tıklayın)  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

SOLDOY

BİR HORON EFSANESİ

 

ACLAN SEZER GENÇ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Babam Ali Genç ve Soldoy efsanesinin yıldızlarına…

 

Desteği, sabrı ve özverisi için sevgili eşim Sermin Oğuzülgen Genç’e ve

kızım Gamze Genç’e sonsuz teşekkürler...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İçindekiler

 

 

GİRİŞ

SOLDOY DİYE BİR YER

MAÇKA SOLDOY HORONU

HORON KÜLTÜRÜ NEREDEN GELİYOR?

HORON NEDİR?

HORON KÜLTÜRÜNE NASIL ZARAR VERİLİYOR?

KOLBASTI-HOPTEK HALK KÜLTÜRÜNÜN PARÇASI MI?

MAÇKA’DAN İSTANBUL’A KÜLTÜR KÖPRÜSÜ

HORON OYNAMAK

HORON NASIL OYNANMALI-Eller Kollar Ayaklar

HORONUN AŞAMALARI

TRABZON MAÇKA HORONU KOREOGRAFİSİ

TRABZON MAÇKA KADIN HORONU KOREOGRAFİSİ

TRABZON MAÇKA SOLDOY BIÇAK HORONU KOREOGRAFİSİ

HORONUN SOLDOYLU USTALARI ANLATIYOR

YAŞAYAN HORON-HORON NASIL ÖĞRETİLMELİ?

HORONU AKTARDIĞIMIZ KİŞİLERDEN DÜŞÜNCELER

BİR HORON HAYALİM VAR

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

GİRİŞ

 

 

Horon Karadeniz, Karadeniz horondur. Yörenin yaşam şartlarından doğan ve bizzat hayatın kendisini yansıtan horon, insan ruhunun gayde ile bütünleşerek yaşanan çok üst düzey bir coşkudur.

Bu kitapta ele aldığımız Maçka Horonu ise estetik ahenk içinde, tepeden tırnağa yaprak gibi ritmik titremeyi içimizde duyarak, ayaklarda süzülerek, aşağıya almada omuzların sallanmasıyla coşkuyu zirveye taşıyan bir halk dansıdır.

Halka ait olan her şeyde sadelik ve yalınlık vardır. Horonun güzelliği burada ortaya çıkmaktadır. Bizim benimsediğimiz Soldoy Köyü geleneğine dayanan horon, koreografiden önce bunu esas alır. Süsleme, bireysel estetik, tavır, ritmik titreme olmazsa olmazımızdır.

Geçmişin kırsal kökenine dayalı bir halk dansı nasıl oluyor da halkın neredeyse yüzde 80’inin yaşadığı günümüz metropolünde kök salabiliyor? Kültür, eğlence, sosyalleşme, aidiyet, psikoloji vb. pek çok cevap makul karşılanabilir.

Ancak asıl cevap aradığımız soru şuydu: “Karadeniz Bölgesi’nde yaygın olarak kırsal kesimde doğan ve icra edilen bu gelenek, bugünün metropolünde Karadenizli olanlar veya yüreğinde Karadeniz olanlarca nasıl öğrenilebilir?”

Soldoy Köyünden İstanbul’a göç eden bizden önceki kuşakların, büyüklerimizin cevapladığı bir soru bu aslında. Metropoldeki bu horon geleneğinin son 50 yıllık sürecinde kesintisiz olarak içinde yer alan biri olarak estetik niteliği ve yüksek seyir zevki olan Maçka Soldoy horonunu aslını bozmadan, orijinal karakteri ve özellikleriyle yaşatmanın işin sırrı olduğunu öncelikle belirtmeliyim.

Çıkıp geldiğimiz o yöreye, bu muhteşem halk horonunu metropole taşıyan, tanıtan, sevdiren ve yaşatan bizden önceki bu kültür insanlarına vefa borcumuz var. Bu kitap bunun için yazıldı; içeriğindeki çalışmaların amacı devraldığımız bu kültür mirasını layıkıyla, doğru bir şekilde yaşatmak ve bizden sonrakilere aslı korunmuş bir şekilde aktarmaktır.

Diğer yandan, bu kültür değerini yeterince tanımayan, yaşamayı bilmeyen ya da uygulamayanlar ile geleneğin yaşatılmasına zarar veren yanlış yöntemlere karşı uyarı görevimizi de yerine getirmiş bulunmaktayız.

Eminim ki bu konuda herkes Karadeniz kültürüne katkılarıyla anılacak ve hak ettiği ilgiyi görecektir.

Kültüre hizmet adına yaptığımız çalışmaların temeli bizden öncekilerin bize kadar getirdiği otantik özelliklerin korunmasıdır. Bu amaçla Soldoy tavırlı Maçka horonunun bu özelliklerinin tespit edilerek kayda alınması önemliydi.

Bugün çoğu hayatta olmayan eski horonculardan derlediğimiz horon figür ve tavırlarını kayıt altına aldık. Maçka yöresinde oynanan halk horonlarını tüm adımları ve aşamalarıyla yazarak bir gösteri düzenine kavuşturduk. Bunu yaparken özel tavırlı kimi figürlere derlemeyi yaptığımız artık hayatta olmayan kişilerin adını verdik.

Çalışmamızın bu kültürün yaşatılmasına, kurum, kuruluş ve kişilerin horon eğitiminin geleneklere uygun, otantik yapı özelliklerinin korunarak sürdürülmesine katkı sunacağına inanıyorum.

Horon bir romandır, filmdir, destandır. Doğru algılanmalı, öğrenilmeli ve doyasıya yaşanmalı. Horon halkasında sevgi, saygı vardır. El ele tutuşmanın erdemine inanan kişiler olarak horonun felsefesinin yaşatılması ana gayemizdir.

 

SOLDOY DİYE BİR YER

Soldoy, Trabzon’un Maçka İlçesi’ne varmadan, yeşillikler içinde vadiye inen dağın yamacında kurulmuş eski bir köydür. Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra Sevinç adını aldı.

Köy, tarihi İpekyolu’na hâkim konumuyla kervanları gözetleyen bir yer ve aynı zamanda ikamete elverişli, korunaklı bir yerleşim yeridir. Köyün tarihçesine ışık tutan izler silik olsa da Maçka yöresinin tarihsel, sosyal ve ekonomik koşullarından ayırt edilmesi düşünülemez.

350 hanelik köyün nüfusunun büyük kısmının Osmanlı’nın son dönemindeki uzun savaşlarda, özellikle Sarıkamış harekâtında şehit olduğu biliniyor. Maçkalı Hasan Tunç’un “E Erzurum dağları yedin Maçkalıları / Kiminin yâri ağlar kiminin anaları” türküsü bu kayıpların acısını dile getirir.

Ama yöre halkının yaşamına asıl darbeyi geçim sıkıntısının yol açtığı “gurbet” vurur. Zorlu ekonomik şartlarda yaşamını sürdürebilmenin yolu zanaat öğrenerek gurbete çıkmaktır. Soldoylu sanatçı Saffet Genç, yöre insanının ekonomik zorluklar karşısındaki çaresizliğini “Çıkıyorum gurbete kazanmak için para / O bizim köyler benzer aynı çökme mezara” diyerek anlatır.

Hayat şartları yurdumuzun bu kesiminde eşsiz tabiat güzelliklerini gölgede bırakır. Fakat aynı zamanda yörenin kültürel zenginliğini yansıtmada bir fırsat yaratır. Bu fırsat, Soldoyluların Maçka yöresine ait müzik ve horon kültürünü İstanbul’a ve oradan Dünya’ya taşımalarıyla ilgilidir.

 

MAÇKA-SOLDOY HORONU

Trabzon yöresinde müzik ve horon geleneğinin Maçka’da özgün ve güçlü bir kaynağa sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Soldoy, Maçka tavırlı horonun, başka bir deyişle estetik horonun beşiğidir. Bu coşkulu halk dansının ve müzik yeteneğinin burada gelişmesinin nedenini, Soldoyluların yöresel eğlence kültürüne yaptıkları katkılarda aramak gerekir.

Soldoylu horon ekipleri 1930’lu yıllardan itibaren İstanbul’un seçkin eğlence mekanlarında boy gösterir, sahne alır. Karadeniz’in bu coşkulu halk dansı şehrin eğlence dünyasında sevilir ve tutulur. Divanyolu’nda Yorgancı Hasan Çavuş’un kurduğu Karadeniz Milli Folklör ekibi çok meşhur olur. Bu ekip 1936’da Balkan Folklör Festivali’ne katılır ve Beylerbeyi Sarayı’nda Atatürk’ün huzurunda horon gösterisi yapar.

Afet İnan anılarında, “Türkiye’nin birçok bölgelerinden bu festivale, milli kıyafetleriyle katılan gruplar gelmişti. Bunların çeşitli hareket ve melodilerle yaptıkları danslar seyredildi. Atatürk bunlardan bilhassa Karadeniz kıyılarına mahsus olan oyunları pek beğendi” diye yazar.

Ne var ki Soldoyluların İstanbul’a kemençe ve horonu taşımaları bu tarihten de eskiye gider. İşgal İstanbulu’nda Divanyolu’nda Asmalı Kahve’de Soldoyluların kemençe çalıp horon oynadıkları anlatılır.

1946 yılından itibaren ise Babam Ali Genç’in öncülüğünde ikinci kuşak Soldoylular İstanbul’daki horon gösterilerde yer almaya başlar. Bu döneme ilişkin ayrıntılara ileriki sayfalarda değinilecektir.

Soldoylu horoncular gurbetin yanı sıra, elbette kendi memleketlerinde de eğlence hayatının baş aktörüdür. Geçmişte eğlence hayatı düğün, muhabbet ve şenliklerden oluşurdu. Yine büyüklerimizin anlattıklarından Maçka’nın köylerindeki birçok düğün eğlencesinin, yayla şenlikleri ve bayram kutlamalarının Soldoylular olmadan yapılmadığını öğrenmekteyiz.

Şehirleşme ve Gelenek

Halk bilimi araştırmalarının Karadeniz yöresine ait halk dansları konusunda büyük ölçüde eksiklikler taşıdığı açıktır. Gösteri etkinliklerinde Akçaabat horonunun yöre horonları içinden sıyrılarak öne çıkmasının şaşırtıcı olmadığını söylemeliyiz.

Şehirleşme, ulaşım ve iletişim imkanlarının kısıtlı olduğu dönemlerde, kültürel etkinliklerin yansımaları da sınırlıdır. Müzik ve halk oyunu etkinliklerinin köyler, kasabalar, ilçeler ve iller arasında etkileşimde bulunması, tanınması ve yaygınlaşması güçtü. Farklı il ve ilçelerdeki horon ve bıçak horonu oynanış şekillerini görebilmek ancak büyük şenliklerde ve festivallerde mümkün olabiliyordu.

Geçmişe oranla bugün daha fazla insan kırsal kesim yerine kentte yaşamakta.

Sosyal yaşamın ve kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması insanların aidiyet ve kendi yöresel kültürlerini yaşama arzusunu karşılama talebini de artırdı. Bunun sonucunda şehirde doğan yeni kuşaklar kendi kültürünü tanımaya, anlamaya, öğrenmeye ve yaşamaya yönelmekte.

Metropoldeki bu horon geleneğinin son 50 yıllık sürecinde kesintisiz olarak içinde yer almaktayız. Estetik niteliği ve yüksek seyir zevki olan Maçka Soldoy horonunu aslını bozmadan, orijinal karakteri ve özellikleriyle bizden sonraki kuşaklara aktarmayı görev bildik. Karadeniz Bölgesi’nde yaygın olarak kırsal kesimde doğan ve icra edilen bu gelenek bugünün metropolünde Karadenizli olanlar veya yüreğinde Karadeniz olanlarca nasıl öğrenilir?

Horon gösteri düzeni ayrı bir çalışma, bir performanstır. Oysa horon halkası, horon kültürünü özümsemiş, normal hayatta ve horonda elini tuttuğu insana değer verenlerle anlam kazanan bir olaydır. Takım taraftarlığı tutkusu kadar, insan ve kültür taraftarlığının da önemli olduğu bir etkinliktir.

Kırsal yaşamın otantik özelliklerini yaşamak bugün mümkün olmadığına göre, geçmişten gelen kültür birikimini şehirdeki yeni kuşaklara doğru şekilde aktarmak önem kazanıyor. Bu noktada sorumluluk horon geleneğini temsil eden bizim omuzlarımızdadır.

Bütün bu tespitlerden yola çıkarak, Maçka’nın ve Soldoy (Sevinç) Köyü’nün yöre halk kültürünün var olmasında eşsiz bir değer ortaya koyduğunu dile getirebiliriz.

Bu çerçevede yıllar boyunca, her yaştan binlerce insana Maçka Soldoy tavırlı horonun öğretilmesinde öncü olduk. Yetiştirdiğimiz gençlerle bu efsanevi kültürel geleneğin kopmadan yaşaması için uğraş verdik, vermeye devam ediyoruz.

HORON KÜLTÜRÜ NEREDEN GELİYOR?

Bu çalışmamızın amacı horonun tarihsel köklerine ilişkin bir araştırma değildir. Ancak bir gerçek var ki horon dansını Karadeniz yöresinin tabiat şartlarından ve Karadenizlinin kişilik karakterinden ayırmak imkansızdır.

Maçkalı Halkbilimci İsmet Zeki Eyüboğlu Maçka Kitabında “Karadeniz yerlilerinin yaşayışına, yapısına, yaratılışına davranışlarına uygun oyundur horon. Karadenizli horonu, horon Karadenizliyi yansıtır” diye yazar.

Horonun kıvraklığını Karadenizlinin yaratılışı ile sıkı sıkıya ilgili olduğunu belirten yazarın konuya ilişkin görüşleri şöyledir:

“Trabzon gibi 2700 yıllık geçmişi olan, Grekleri, Latinleri, Persleri, Türkleri görmüş geçirmiş, 1461’den bu yana da taşı toprağı Türk kesilen, çeşmesinde türkü, harmanında horon oynanan bir yurt köşesinde nedir bu işler? Trabzon Fatihler görmüş, Selimlerle yaşamış, ünlü Sultan Murada suyundan kana kana içirmiş, aşkı ile meşkı ile dillere destan olmuştur. Hele titreme, üstünden aşağı denen horonları, atma türküleri, destanları, bilmece bulmacaları, Kuçkucuraları, Kadirga, Ayeser, Honefter gibi dernekleri, Kisarna, Meksila gibi suları görülmeye, sevilmeye, içilmeye, gezilmeye değer demek laf mı? Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde Halkbillgisi malzemesi bu kadar zengin bir il bulunmaz.”

“Halk oyunları içinde ortaya konuşundaki canlılık, oynayışındaki kıvraklık yönünden apayrı bir yeri vardır horonların. Karadeniz yerlilerinin yaşayışına, yapısına, yaratılışına davranışlarına uygun oyundur horon. Karadenizli horonu, horon Karadenizliyi yansıtır.”

“Karadenizli sinirli, erken kızan, yerinde duramayan, atılgan, gövde yapısı bakımından oynak, sürekli devinme içinde bulunan çalkantılı kişidir. Erken kızar, kendinden kolay geçer, Konuşurken, eğlenirken elleriyle, kollarıyla, ayaklarıyla boyuna davranışlarda bulunur. Bütün gövdesi ile konuşur Karadenizli.”

“Oyunların içinde horonun en kıvrak, en devingen oluşu da bu yüzdendir bir bakıma. Horon bir devinme, bütün gövde ile sürekli davranış içinde bulunma oyunudur. Bütün gövde ile çevik davranışlar içinde ortaya konur. Eller, kollar, ayaklar, gözler bir uyum içindedir horon oynanırken.”

İsmet Zeki Eyüboğlu’nun satırları gerçekten de ekleyecek başka söz bırakmıyor bize. Evet biz buyuz, horon biziz; biz horonuz. İnsan tabiatının oynadığı geleneksel halk dansıyla bu kadar bütünleştiği başka bir yöre ya da dans çeşidi bulmak kolay olmasa gerek.

 

HORON NEDİR?

 

“Horon, bu tek kelime, neler ifade etmez,

Yüzlerce mısra yazsam onu tarife yetmez.”

 

Trabzonlu ozan Niyazi Tarakçıoğlu şiirinde horonu böyle anlatmış. Şair burada horonun mısralarla, sözle anlatılamayacağını ancak yaşanarak anlaşılabileceğine vurgu yapar.

Bundan dolayı horonun tarifine ilişkin en temel ifadelerimizi şöyle ortaya koyabiliriz:

Horon ne asker talimi, ne de matematik eğitimidir. Horon, meleodi ile bire bir bütünleşen çok üst düzey bir coşkudur. Horon ritm, ahenk, çabukluktur; aşağıya almadan, komut vermeden, omuz silkmeden horon olmaz…

Horon birliğin, beraberliğin dansa dönüşmüş halidir. Kol kola horon oynadığınızda birliği, aynı anda hareketlerle aynı düşünce halini yansıtmalısınız. Horon onlarca, yüzlerce kişinin aynı anda, aynı hareketleri bir komutla yapabilmesi olmalıdır.

Horonda asıl olan sadece ve sadece melodidir. Bu nedenle kulağa ve ruha hitap eden, yüksek sesten uzak çalınan, bu kültürü özümsemiş ve kendini iyi yetiştirmiş yöre sanatçılarıyla çok daha muazzam ve keyifli oynanır.

Horonu insan ruhunun melodiyle bütünleştiği an olarak da tarif edebiliriz. Horon dansını icra edenler, melodiyi ne kadar duyumsadığını ve ne kadar çok haz aldığını vücut hareketleri, figür ve tavırlarıyla ifade eder.

Horoncu vücudunun enine-boyuna ve omuzların ritmik titreme hareketleriyle o anı yaşadığını gösterir. Seyirciye izleme hazzı yaşatırken aynı zamanda seyirciyi de aynı duyumsamaya yaklaştırır; gayde ile bütünleşen duygu yoğunluğunun içine çeker.

Bu noktada horonun sade, yalın, vücudun doğal iskelet yapısına uygun şekilde oynanması gerektiğini vurgulamalıyız. Unutmayalım ki geleneksel halk dansının ritim, figür ve tavırları geçmişten günümüze uzun bir sürede oynanarak kalıcı hale gelmiş ve yerleşmiştir. Bunları bozarak, abartılı, yapmacık, gösterişe kaçan ilaveler horona zarar vermektedir. Bu tür örneklere ileriki sayfalarda değineceğiz.

“Horon paluktur”

Bir görüşmemde Soldoy’un efsane horoncularından Temel Ziya Büyükyılmaz amcaya “Horon ne demektir” diye sordum. “Oğlum horon paluktur (balık)” dedi, “Boyuna titrer, enine titrer. Ben küçükken Trabzon’da horon seyrederken yaşlı amcalar böyle söylerdi” diye de ekledi. Bu ifadelerden horonun en az bir asır önce de bu şekilde tarif edildiğini söyleyebiliriz.

Bu çok doğru ve yerinde bir benzetmedir. Boyuna titreme “Sıksara’dır. Muhteşem bir duygu durumudur. Enine titreme ise, horonun nirvana’sı (ben’in ortadan kalktığı en yüksek ruh durumuna erişme) olan “al aşağı” ile gelen dans içinde coşku ve duygu yoğunluğunun doruğudur.

Gerçekten horoncu melodiyle yerinde ritmik titrerken, al-aşağı yapıldığında omuzlarla enine titreyerek kendini ifade eder. Bu anlamda, horonda ritmik, sert ve hızlı omuz sallamayla gelen enine titremeyi rock müzikçilerinin kafa sallayarak kendinden geçme haline benzetebiliriz.

Omuz sallama ayak atarak veya sayı sayarak yapılmaz. Melodi içinde gezinerek varılan bir bütünleşmedir; melodiye ve gruba uyumla yapılır. Ve asla yanındakinden kopmadan ve farklılaştırmadan oynanır.

Kısaca horon kol, baş, ayak sallamak değil, enine ve boyuna titremedir. Eğer doğru eğitim verilirse uygulanması kolaydır. Estetik ayak atımları ve süslemeler, oyunda ustalaşıp çabukluğu kavradıkça kazanılan on sayılık temel figürü bozmadan yapılan hareketlerdir. Ancak süslemeleri yaparken melodiyi ve grup bütünlüğünü bozmamak esastır.

 

HORON KÜLTÜRÜNE NASIL ZARAR VERİLİYOR?

 

Horon eğitimi 30-40 yıldan beri içinde biraz şu bölge, biraz diğer yöre figürlerinden oluşmuş gösteri akışı eğitimi verilmesiyle süre gelmiştir. Bu eğitim yöntemi, horonda yöre insanının tabiatına uygun olmayan tavırları da beraberinde getirmiş ve yaygınlaşmış.

İnsan davranışının doğallığının aksine, iskelet yapısına aykırı hareketlerle yapay, abartılı, kafa sallayan, yerleri döven vb figürler ortaya konulmakta.

Ayrıca iki kafadarın bir araya gelmesiyle sergilenen melodiyle ve ekiple uyumsuz, birlikteliği ve horon halkasını bozan yapmacık sov amaçlı hareketler hayli revaçta…

Bu kültür değerini yeterince tanımayan ve yaşamayı bilmeyen ya da uygulamayanlar ve aynı zamanda bu tür davranışları teşvik eden yanlış eğitim yöntemleri devam ettikçe horon kültürünün bozulması kaçınılmaz olarak devam edecektir.

Düğün salonlarında klavyenin mekanik ritmine ayarlanmış çok yüksek sesle oynanan horonlar, otomatiğe bağlanmış robotları andırmaktadır. Karadeniz halk dansı horon, sadece on sayılık basit ama doğru öğrenildiğinde muhteşem bir halk dansıdır. Oysa otomatikleştirilmiş robotik oyun tarzı bu muhteşem dansın ortaya çıkmasını ve kültürün yaşamasını engeller.

Horon büyük kalabalıkla “yenlik”, “sıksara” ve “alaşağı” evreleriyle bir bütünlük içinde oynandığında gerçek haz ve keyif verir. Kemençeci ya da davul-zurnacı, horon oynayanın ayağına bakarak çalan, horon coşkusunu yaşarken başka yere bakmayan kişidir. Horon ritüeli, tüm bu bileşenlerin kaynaşmasıyla oluşan olağanüstü bir etkinliktir.

Yarım asırdır en zengininden, fakirine binlerce düğüne gitmiş biri olarak söylemek isterim ki; eskiden Trabzon ve Giresun’da hangi ilçe olursa olsun düğün veya eğlencelerinde üç ayak; Rize düğünlerinde gerçek iki ayak ve Hemşin herkes tarafından güzel ve iyi oynanırdı.

Şimdi ise birbirinden görerek öğrenen gençler tepinerek aynı mekân ve eğlence içinde kendi aralarında ayrı gruplara bölünerek ve kendi uydurdukları bazı figürlerle oynuyorlar. Sonra kendi kafalarına göre bunları adlandırıyorlar.

Oysa biz horon tutkunlarının kaygısı bu muhteşem halk kültürünü yaşatmak ve geleceğe taşımaktır. Dedelerimizden, babalarımızdan en saf haliyle öğrendiğimiz horonu bozmadan, gelişigüzel eklemeler yapmadan, orijinal haliyle oynamaya, öğretmeye ve korumaya çalışıyoruz.

Yarım asırdır özveriyle bu yolda emek sarf ettik. Fikirlerimiz, düşüncelerimiz çalındı, uygulamalarımız taklit edildi ve haksız eleştirlere uğradık, ama doğru bildiğimizi yapmaya devam ediyoruz. Bu kültürü doğru şekliyle aktardığımız her yaştan horon tutkunlarının ve özellikle gençlerin, bu sorumluluğu taşımalarının önemi ve gereğini de ayrıca vurgulamak isterim.

Horonun felsefesi var

Horonun bir anlayışı, bir felsefesi vardır. Omuz silkmeden, aşağı almadan birlik bilinci ile komut vermeden horon oynanmaz. Akıcı bir kompozisyon bütünlüğünde “giriş, gelişme ve sonuç”tur horon.

Çok iyi oynayan 5-10 kişi yerine, kalabalıkla “Yenlik-Sıksara (Sera/Sıksaray) ve Aşağı Alma” ile ortalama oynayan oyunculardan kurulu bir horon çok daha güzel ve değerlidir.

Horonun bir senaryosu vardır. Giriş bölümünde yavaş başlar, horon kurma, bağlama, başlama bölümleri vardır. Enstrümanla bütünleşerek oynanır. Sonra kollar yenlikte iner, oyun dolanır, dinlenir. Yenlik Maçka’da “ufak” ya da “rahat” diye de adlandırılır. Melodiyle yoğunlaşarak çabuklaşır, coşku artar, sıksaraya geçilir; burada ayaklar takır takır basar, coşku öyle bir noktaya gelir ki daha ileri gidemez, o patlama noktasıdır. Alaşağı yapılır, kendini aşağı bırakır.

Bu senaryo ya da hikaye aslında gerçek yaşam mücadelesinin bir yansımasından başka bir şey değildir. Zorlu hayat hikayesinin sembolize edilmiş bir kesitidir horon. İnsanın hayattaki amacı, gayreti, azmi, heyecanı, coşkusu ve hedefine varmadaki doyumu, hazzı, neşesi, bir halkada yapılan bir gösteriyle simgelenmektedir.

Horon budur. Düz horon, horon kurma, yenlik ve aşağı almadır. Geçmişte tüm ilçelerde bu şekilde oynanırdı. Yarışmalarda sahnelenen Akçaabat, Tonya, Maçka gibi gösteri horonları, görsel özellik kazandırmak amacıyla ekleme ve süslemeler uygulanmış gösteri düzenidir.

Kemençe ve davul-zurna ile oynanan horonun temel adımıyla da yapısı (üç ayak-düz horon) Rize ve Artvin hariç Doğu Karadeniz’de tekdir. Birbirinden hiçbir farkı yoktur. Ayak atmalar, çabuklaşmış horonun aynı temel yapısı içinde, doğal olarak içinden geldiği gibi sallanması, atılmasıdır.

Kollar; bugün bazı yöreler hariç, çizgisel hareketlerle yapıldığı gibi değildir. Güzel ve özüne uygun olan horon, doğal, yalın duruş ve titreyiş içinde estetik hareketlerin horon oynayan grup ile aynı anda yapılması ve yaşanması olayıdır.

KOLBASTI (HOPTEK) HALK KÜLTÜRÜNÜN BİR PARÇASI MI?

 

Yeri gelmişken yöresel bir oyun tarzı olarak sunulan kolbastı ya da diğer adıyla hoptek oyunu hakkında da birkaç söz söylemeden geçmeyelim. 25-30 yıldan fazla geçmişi olmayan bu oyun, horondan aldığı bir iki figür ve tavrı yöresel olmayan bazı hareketlerle birleştirerek oynanmakta ve giderek eklemeler yapılarak sürdürülmeye çalışılan bir oyun tarzına dönüşmektedir. Öyle ki bazı jimnastik hareketleri veya havada takla atmaya varan çeşitlerine rastlamak mümkün.

Kolbastı dansı belki çarpık şehirleşmenin etkisi belki daha öznel nedenlerle kendine varlık sahası bulan, Türk müziğiyle Batı kökenli dans figürlerinin karıştırılmasıyla ortaya konulan bir gösteri şekli. Bu noktada yalnızlaştırılan ve öz kültüründen uzaklaşmak durumunda kalan gençlerin kendini ifade etme ihtiyacının yansımasına dair işaretler taşıdığına da değinmeliyiz. Ancak yapılanın tamamıyla kişisel tavırların öne çıkarılarak Türk müziği eşliğinde batı dans figürleri olduğu açıktır.

Oysa hoptek eskiden olduğu gibi çiftetellinin Karadeniz versiyonu olarak doğal ifade biçimleriyle oynansa daha kalıcı olurdu. Seyri hoş bir dans olarak ama icrasında hissedilen güçlük ya da öyle arzu edildiğinden dolayı sahne düzeninde kolbastıya dönüşmüş şekliyle kabul görmüş.

Oysa halk dansının özü, birden fazla kişinin aynı anda, aynı şeyleri duyarak, hissederek yaşamasıdır. Bu noktada ciddi bir açmaza da dikkat çekmek durumundayız. Karadeniz Bölgesi’nin öz be öz kültürü horon gerek yörenin gençliği ve gerekse iş dünyasınca geçmişten bugüne yeterince ilgi görmemiştir. Oysa biliyoruz ki horon, Karadenizli olmayanların da sevgi ve tutkuyla öğrenmeye ve yaşatmaya çalıştığı özgün bir halk dansıdır.

Günümüzde Trabzon’daki pek çok düğünde gençler horon yerine kolbastı oynamaktalar. Horon ya hiç veya çok az oynanmakta. Yine bilindiği gibi Trabzonspor’un futbolcuları bile kolbastı ile gündeme gelmekte, taraftarlar 61’inci dakikada balon uçurmaktalar. Oysa taraftar bunun yerine “alaşağı” yaparak takımını desteklemiş olsa eminiz ki çok daha dikkat çeken, ses getiren bir gösteriye imza atmış olurlardı.

Yine açık yürekli bir eleştiriyi de burada yöneltmekten kaçınmamalıyız: Yörede futbola olan ilginin bir kısmı horona gösterilmiş olsa kendi kültürüne sahip çıkılmış ve bu muhteşem dansın geleceğe taşınması sağlanmış olurdu. Bugün yöreden göç eden Karadeniz kökenli insanların yurtdışında horona ve Karadeniz müziğine gösterdikleri yakın ilgi dolayısıyla bu konuda bizden daha disiplinli ve özenli davrandıklarının altını çizelim.

Sonuç olarak kolbastı, temeli halka dayanmayan, bağını yöre halkının yaşam kültüründen, biçiminden almayan eklektik bir oyundur. Ne bizden ne de dünyadan kalıcı izler taşır. Gençler arasında tutulması, üniversite bölüm veya spor kulüplerince desteklenmesi bu gerçeği değiştirmiyor.

Elbette herkes kendi beğendiği, sevdiği dansı yapmakta özgürdür, buna karşı çıkamayız. Ancak yörenin yüzlerce yıllık yaşam kültüründen süzülerek gelen, estetik olgunluk düzeyine erişerek halka mal olmuş öz kültür değerlerimizi yaşatmanın kendi gerçek kimliğimizi ifade etme yolu ve aynı zamanda görevimiz olduğunu düşünmekteyiz.

Biz kolbastı yerine horon oynamaya devam edeceğiz, gençlere de bunu önermekteyiz.

MAÇKA’DAN İSTANBUL’A KÜLTÜR KÖPRÜSÜ

 

Horon’un kelime anlamını, tarihçesini, iller ve ilçelere göre oynanış şekillerini ve kostüm özellikleri gibi birçok bilgiye çeşitli kaynaklardan ulaşabilirsiniz. Biz bu sayfalarda Maçka’nın Soldoy Köyünden kalkıp İstanbul’a gurbete çıkanların horon kültürüne dair hikayelerine değineceğiz.

Karadeniz Bölgesi’nden ekonomik nedenlerle göç edenler, gittikleri yere kendi kültürlerini de taşımışlardır. Anadolu insanının “zalim gurbet” diye adlandırdığı bu göç yoksulluktur, ayrılıktır, sıla özlemidir, yâre kavuşma isteğidir. Bu duygu yoğunluğu ortasında kültür, gurbet acısını, kederini hafifleten bir unsurdur. Bu açıdan onun gurbetteki tesellisi, dermanı, hayatla bağı kemençedir, türküdür ve horondur.

Bizim sözel araştırmalarımızdan elde ettiğimiz bilgilere göre, Maçkalıların İstanbul’a gurbete çıkmaları ve burada horon oynamaları I. Dünya Savaşı öncesine kadar uzanmakta. 50 yılı aşkın horon oynayan, babası, amcası ve kardeşleriyle horon ekiplerinde gösteri ve eğlence dünyası içinde yer alan biri olarak, Soldoyluların İstanbul’daki horon dünyasının neredeyse bir asıra yakın kesitine ışık tutmaktayız.

Bu süre içinde horon kültürünün adları fazla bilinmeyen gerçek kahramanlarıyla görüştük, hikayelerini dinledik ve anılarını kayda geçirdik. Hemen tümü yorgancı, bakırcı, kalaycı vb. zanaatkar ya da esnaf olarak hayat mücadelesine atılmış, ama bir yandan da yoğun olarak kendi yöresel kültürlerini yaşamaya çalışmaktaydı.

Babam Ali Genç’in yanı sıra Emin Aydemir, Nihat Genç, Kemal Genç, Sabri Genç, Necati Genç, Kara Temel Genç, Hasan Genç, Salim Büyükyılmaz, Temel Ziya Büyükyılmaz, Kemal Büyükyılmaz, Ali Aydemir, Fehmi Genç ve Recep Genç’in, anlattıklarından yola çıkarak Soldoyluların gurbetteki horon hikayesini aktarmaya çalışacağız…

Festivallerde horon

Maçkalıların İstanbul’daki horon gösterileri hakkındaki en eski tarihli bilgi İlaksa (Mataracı) Köyünden Hasan Çavuş’un kurduğu Karadeniz Milli Oyunlar Ekibi’dir. Hasan Çavuş Camberlitaş Nuriosmaniye Caddesi’nde yorgancıdır. Uzun yıllar İstanbul’daki festival ve şenliklerde sahne alan bu ekipte Soldoy’dan 1920 doğumlu Yorgancı Fehmi Genç de bulunmaktadır.

Bu ekip 1936 yılında Beylerbeyi Sarayı’nda yapılan Balkan Folklör Festivali’nde Atatürk’ün huzurunda horon gösterisi yapmıştır.

Hasan Çavuş’un Karadeniz Milli Oyunlar Ekibi’nde Soldoylu Veizoğlu Hüseyin davulcu, Kara Gençağa da zurnacı olarak eşlik etmiştir. Horoncular da başkan hariç Soldoyludur. Ata’nın huzurunda horon oynama onuruna sahip bu isimler Ali Bal (Geyik Ali), Talip Yolsal, Bilal Genç, Çolak Abdullah, Kahraman Genç, Yetim Temel, Tek Tek Kahraman, Temel Akyüz (Piliç Temel), Neziroğlu Kırbo Ali’dir. Atatürk’ün Çolak Abdullah ile Yetim Temel’in kolunda horon oynadığı aktarılan bilgiler arasındadır.

Soldoylulardan oluşan bu gösteri ekibi yıllar yılı, Maçka’daki tüm düğünlerin kurulmasında, şenlik ve bayram kutlamalarında da baş rol oynarlar. Bu dönemlerde, Paşa Aga (Aydemir) bıçak horonunda ustadır. Yine Dedem Miktar Osman Genç ve Muhammet Genç’in yarı kavgayla karışık Maçka Soldoy Bıçak Horonları dillere destandır. Horon o zamanlardan beri Soldoy’da bir başka oynanır ve bu isimler kendilerinden sonra gelen kuşaktan iyi horoncular çıkmasında büyük emekleri vardır.

Bu yeni kuşağın temsilcileri İstanbul’daki horon gösterilerinde bayrağı devralacaklardır. Soldoylular horonun İstanbul’da tanınması ve sevilmesini sağlamıştır, ancak hayat şartları çok da değişmemiştir. 1946 yılından itibaren horon ekiplerinde yeni isimler ortaya çıkmaya başlar. Babam Ali Genç, Kemal Genç (Habeş Kemal), Gulik Recep, Molloğun Şevket Genç, Neziroğlu Kırbo Ali ve Sabri Akyüz (Piliç)’den oluşan Karadeniz Oyunları Ekibi popülerdir.

Gösteri taleplerine yetişemeyen horonculara, Maçka’dan gelip yeni katılanlar olur. Horon ekipleri ikiye çıkar.

1950’li yıllar şenlik ve festivallerin hayli rağbet gördüğü yıllardır. Şenlikler ve festivaller Karadeniz horon ekipleri olmadan olmazdı. 1956 yılında İstanbul’da yapılacak festivale katılacak halkoyunları ekiplerinin kendi memleketlerinde birinci olma şartı konulmuştu.

Bu yüzden Soldoylular iki ayrı ekiple Trabzon’da yapılan ilçeler arası halk oyunları yarışmasına katılır. Büyüklerden oluşan ve yarışmaya Soldoy Köyünden katılan ekipte Helim Genç, Kara Recep, Polen Kahraman, Temel Genç yer alır.

Kemençeci Osman Genç’in çaldığı İstanbul’dan gelen Soldoyluların ekibinde ise Ali Genç, Kemal Genç, Emin Aydemir (Paşanın Emin), Temel Ziya Büyükyılmaz, Kara Temel Genç, Fehmi Genç, Sabri Genç, Nihat Genç ve Hasan Genç isimlerinden oluşmaktadır. Kemençeci Osman Genç’in “Parmağında Yüzükler Kolunda Bilezikler” türküsünün asıl sahibi olduğunu parantez içinde belirtmeliyiz. Yabancı konukların da izlediği yarışmada, İstanbul’dan gelen Karadeniz Milli Oyunlar Ekibi birinci olur.

Gurbetçi Soldoylular, il şampiyonluğunu, yarışmayı önde götüren ve aşağı almalarda bocalayan Akçaabat ekibinin elinden alır, birinci olma şartını yerine getirerek İstanbul’daki festivale katılma başarısını elde eder. Ekibin o yılki kostümleri Sürmene’de dikilir.

1957 yılında ise Yapı Kredi Bankası Taksim Açık Hava Tiyatrosu’nda iller arası halk oyunları yarışması düzenler. Bu yarışmaya 23 yörenin folklor ekibi katılır. Bu yarışmada aynı ekip birinci olur. Ekipte Ali Genç. Kemal Genç, Emin Aydemir, Temel Ziya Büyükyılmaz, Kara Temel Genç, Fehmi Genç, Sabri Genç ve Hasan Genç bulunmaktadır. Bu yarışmada Ali Genç ile Kemal Genç’in “ölesiye” Maçka bıçak oyunu takdirle izlenir.

Bu dönemde Gülhane Parkı’nda da şenlikler yapılmaktaydı. Bu etkinliklerde Karadeniz Milli Oyunlar Ekibi horon gösterileriyle yer almaktaydı. Ali Genç’in türküleriyle sahne aldığı Gülhane Şenlikleri’nde Soldoylular, İsmail Dümbüllü ve Zeki Müren gibi büyük sanatçıları izlemeye gelen büyük halk kitlelerine horonu ve Karadeniz kültürünü tanıtmış ve sevdirmişlerdir.

Soldoylu Genç Kardeşler’in yer aldığı Karadeniz halk oyunları ekibi, konser turnelerinin de gözde gösteri unsuruydu. Pek çok ünlü sanatçının sahne aldığı bu yurt konserlerinde başta Ege, Akdeniz ve Doğu Anadolu turneleri olmak üzere horon ekibi birçok şehirde sahneye çıkarak horon gösterisi yapmıştır. Bunlar arasında İzmir Fuarı’nın ayrı bir yeri vardır.

1963-1965 yılları arasında İstanbul’da okuyan gençlerin Türk Folklor Kurumu çatısı altında halk oyunları çalışmalarından da söz etmeliyiz. Soldoylular bilgi ve birikimlerini zaman zaman onlara da aktardılar. Folklor kurumundan ve üniversitelerin halk oyunları bölümünden yetişenler, 1965-1970 yıllarından itibaren folklor eğitimini okullara taşıyarak günümüze kadar gelmesini sağladılar.

Gösteri ve yarışma mantığıyla yürütülen bu eğitim yönteminin ne denli başarılı olduğu tartışmalıdır. Yöresel, otantik özellik taşımayan, bölge halkının yaşama biçimini ve ruhunu yansıtmayan bu anlayış kültürel değerlerin korunup yaşatılmasını ve sürdürülmesini de sağlayamamıştır. Horon bu anlayışla doğru oynanmıyor ve bundan dolayı kültür aktarımı yapılamıyor.

Gurbette bir “başarı hikayesi”

Gurbetçiler yörelerinde eğlenmek için oynadıkları halk horonunu, geçim sıkıntısı yüzünden göç ettikleri İstanbul’da ikinci bir meslek ve iş olarak icra ettiler. Hepsinin gerçekte bir mesleği, altın bileziği zanaatı vardı belki ama, horonu da usta çırak ilişkisi içinde geleneksel kaynağına bağlı kalarak genç kuşaklara öğreterek aktardılar.

Onu gerçek bir meslek, bir zanaat olarak kavrayıp sürdürdüler ve ekonomik refaha ulaşmada horon onlara katkı sağlayan bir model oldu. Bu anlamda Soldoyluların horon hikayesini, yöresel kültür değerlerinin ekonomik getirisine dair yaldızlı bir başarı hikayesi olarak görmek abartılı olmayacaktır.

Daha sonraları babadan oğula geçerek sürdürülen Karadeniz Milli Oyunlar Ekibi, Maçka Halk Oyunları Ekibi olarak gösterilerine halen devam etmektedir. Zamanının değerli yöre sanatçılarından ve horoncularından biri olan Ali Genç’in yetiştirdiği Aclan Sezer Genç, Özer Genç, Bora Genç, Taylan Genç, Sedat Genç, Suat Genç, Osman Genç, Fatih Genç, Fuat Genç ile Sabri ve Necati Genç’in yetiştirdiği Dursun Akyüz, Alican Yılmaz, Yılmaz Bal (merhum) ile yetmişli yılların başından itibaren horon gösterilerinde yer alarak kültürümüze hizmet ettiler ve etmeye devam ediyorlar.

Soldoyluların İstanbul’daki horon geleneği bugün dördüncü kuşak ile devam etmekte. Soldoy-Sevinç Köyü Derneği ve tarafımdan kurulan Horonevi çatısı altında 20 yıla yakın bir süredir sürdürdüğümüz horon eğitimi çalışmalarımızda, metropolde yaşayan her yaştan binlerce kişiye Karadeniz horonunu geleneğe bağlı kalarak, otantik özellikleriyle öğrettik.

Bu çalışmalarda yetiştirdiğimiz Berat Sadık Genç, Tolga Fatih Genç, Ayhan Bahçekapılı, Onur Eryılmaz, Barış Şahin, Harun Bal, Baha Demirci, Batuhan Demirci gibi gençlerle Maçka horonu gösteri ekibi oluşturduk.

Büyüklerimiz bir asır kadar önce gurbette horonla bir çığır açtılar. Bugün bu kültürün yaşatılması ve bizden sonrakilere emin bir şekilde teslim edilmesi görevi bizimdir.

 

 

HORON OYNAMAK

 

Maçka Horonu, estetik ahenk içinde, tepeden tırnağa yaprak gibi ritmik titremeyi içimizde duyarak, ayaklarda süzülerek, aşağıya almada omuzların sallanmasıyla coşkuyu hat safhada yaşatan bir halk dansıdır.

Asla, bir başka yöreden veya bölgeden daha iyi ve güzel oynadığımızı biz söylemeyiz. Halka ait olan her şeyde sadelik ve yalınlık vardır. Horonun güzelliği bununla bire bir alakalıdır. Çok güzel oynamak, oynayanın ritmi, müziği ne kadar hissettiği ve sevdiğiyle bağlantılı bir durumdur. Kısacası bu kültür hepimizindir.

Kültüre hizmet adına yaptığımız çalışmaların temeli bizden öncekilerin bize kadar getirdiği otantik özelliklerin korunmasıdır. Bu amaçla Soldoy tavırlı Maçka horonunun bu özelliklerinin tespit edilerek kayda alınması önemliydi. Bugün hayatta olmayan eski horonculardan derlediğimiz horon figür ve tavırlarını kayıt altına alarak Maçka yöresinde oynanan halk horonlarını tüm adımları ve aşamalarıyla yazarak bir gösteri düzenine kavuşturduk. Bunu yaparken özel tavırlı kimi figürlere derlemeyi yaptığımız artık hayatta olmayan kişilerin adını verdik.

Yıllarca süren çalışmalarımız sonucunda ortaya çıkan bu eserleri Türk Marka ve Patent Kurumu tarafından tescil ettirilmesini sağladık. Kuşkusuz bunda tek amacımız halka ait olan  bu kültürün bozulmadan yaşamasına ve gelecek kuşaklara aktarılmasına katkı sağlamaktır.

 

HORON NASIL OYNANMALI

Kollar, eller, ayaklar ve vücut nasıl durmalı?

 

Burada horonu “düz horon” ve “sıksara” olarak iki şekilde inceleyeceğiz. Sahne sanatı olarak uygulanan gösteri düzeni koreografilerine daha sonra değineceğiz. Anlatımımızda “düz horon” yani “üç ayak” olarak adlandırılan horonu, herkesin iyi şekilde ve estetik oynayabilmesine katkı sağlamaya çalışacağız. Elbette iyi, estetik horondan kastettiğimiz, horonun yenlik ve aşağı alma evreleriyle ve coşkulu aşamada sıksara oynanarak icra edilmesidir.

Horonun gerçek düzeni bu kadardır. Diğer bir ifadeyle “Nasıl oynanırsa insana daha büyük bir haz ve keyif verir” sorusuna vereceğimiz cevap budur.

Horonun bu aşamalarını olabildiğince basitleştirerek yazıya dökmeye çalışacağım. Bunu yaparken aynı zamanda çocukluğumuzdan beri gördüğümüz, atalarımızdan, babalarımızdan aldığımız tavırları, özellikleri de aktarmaya çalışacağız; görerek, yaşayarak ve sahneleyerek edindiğimiz tecrübeleri, araştırarak edindiğimiz bilgilerle harman ederek ortaya koymaya çalışacağız.

Öncelikle belirtmeliyiz ki, halkın horon oynarken hiçbir teknik hesabı-kitabı yoktur. Sadece kendini ifade eder, tabiri caizse oynarken uçar gider.

Halk oynarken bünyesinde, kendini gösterme, birilerine hava atma, gösteriş yapma özelliklerini barındırmaz. Horon bir bütün içinde elini tuttuğu insanlarla ve yöreye ait müzikle bir olma, kendini ifade etme halidir. Horon onun için aslında yalın bir teslimiyet halidir. Buna birebir özen gösterilmeli.

Horon sadece boyuna titreme ve aşağı alırken enine titremedir. Ayakları yere vurarak, kafa sallayarak, çok sert dönüşler yaparak, grubu hiçe sayıp kendini öne çıkararak oynanan oyunlar o anda oynayana haz verebilirse de doğru değildir.

Karadeniz oyunu horon hep sağ ayakla başlar. Genelde figürleri üç kere uygulanır. Horonun bir anlam bütünlüğü, bir felsefesi vardır. Kollar yukarıda oynanır, aşağı alınır yenlik yapılır, sıksara oynanır, tekrar aşağı (al aşağı) alınır ve oyuncu omuzlarla kendini ifade eder.

Ayaklar:

İyi horon oynayabilmek için, vücudun doğal anatomisiyle hareket etmeli. Tabanlar yere düz basmalı; vücut dik durmalı, ayak aralıkları arasında dört, beş parmak kadar bir mesafe olmalı ki, sağ bacaktan, sol bacağa, sol bacaktan sağ bacağa yani birbirine transferleri kolay olsun; geçişler çabuk olsun. Ayak uçları kesinlikle eşit ve aynı hizada durmalı, biri önde biri arkada olmamalıdır. Zira biri önde veya arkada olursa vücut arkadaki veya öndeki bacak-ayak tarafından taşınacağı için, bacak-ayak transferlerini çok kolay yapamazsınız. Geçişlerdeki bu zorluk size oynayamama hissi verir. Bu nedenle, transferlerin kolay olabilmesi için ayakların aynı hizada vücudun dik ve ayakların birbirinden açıklığı dört, beş parmak gibi aralıklı olması yeterli olacaktır.

Eller ve Kollar-Aşağıdayken:

Kollar vücudun iki yanında dış yüzeyleri karşıya bakacak şekilde durmalıdır. Doğal koşu hali, yürüme halinin dışındaki şekli gibi, tavır almış gibi durmalıdır. Eylem yapacakmış, yani koşuyor aynı zamanda oynuyor gibi olmalı.

Eller ve Kollar-Yukarıdayken:

Her iki elin yüksekliği en az baş hizasında olmalıdır. Kolları kaldırdığımızda avuç içleri kesinlikle yere bakmalı. Eller bileklerden doğal olarak aşağı doğru kırık, kollar yine doğal olarak dirseklerden kırılarak yana doğru açık durmalı.

El bileğinden dirseğe kadar olan bölüm yandaki oyuncunun koluyla temas ederek iki oyuncu arasındaki mesafe belirlenmeli. Kolların aşağı yukarı iniş kabiliyeti bu şekilde iyi kol tutmaya bağlıdır. Bu da dirsek ile bilek arasındaki mesafenin birbirine teması ile mümkündür. Kollar omuzlardan hiç kuvvet almamalı ve tek sayılık bir değerde- zamanında hemen aşağı düşebilmelidir.

İki el birbirini tuttuğunda iç içe geçmeli, altta yani yanınızdaki oyuncu eğer sizin elinizi tutuyorsa, sizin eliniz dış yüzeyiyle onun elinin içine oturmalı, yani üst üste duran iki el olarak hareket edilmeli.

Unutulmasın: Horon dizden, kollar son derece yumuşak, estetik olarak tutularak oynamalıdır.

Dizler:

Dizlerin iyi çalışabilmesi için ayak tabanları yere, önden, arkadan, yandan tam basmalı. Düz horonda asla parmak ucu veya pençe tabir edilen ayağın ön tarafı ile topuk kullanılmamalı, birbirine vuracak şekilde hareket edilmemeli, çok rahat dengeli, vücut ağırlığının dizlerden esnemesine izin verilerek oynanmalıdır.

Horon, eskilerin tabiriyle sıksara’da tepeden tırnağa ritmik titreme ile boyuna, aşağı almada hat safhada coşkulu yani horonun nirvanası’ndaki gibi insanın kendini ifade etme biçimi olan omuzlar çok sert, güzel, estetik şekilde enine titremedir.

Bu nedenle ”üç ayak” düz horonun dizlerden vücut doğallığına uygun olarak oynanması kaçınılmazdır. Dizlerden oynanan oyun oyuncuya hareket kabiliyeti ve estetik görünüm kazandırarak balık tasvirini yansıtmasını sağlayacaktır.

Müzik:

Estetik horon kaliteli yöresel müzikle mümkündür; otantik müzikte kaydeler muhteşem, ritim ve tınılar eşsiz olmalı. Otantik müzikte davul-zurna, kemençe veya kavalın yanına ancak ritim sazı eklenebilir. Teknoloji destekli dijital cihazlar buna zarar verir. Metropolde bu anlayışta hareket edilmediğinde horonun derinliği bozulmakta, yerine dejenere olmuş oyunlar sergilenmektedir.

Horon, yöre insanının eğlencesidir. Bu büyük eğlenceyi hayata geçirirken yani uygularken, rakamsal değerler göz önüne alınmaz. Yani yöre insanı oynarken böyle bir derdi yoktur. Tek amacı, kendini bulduğu bu melodilerle dans ederek, kendini ifade etmektir. Bir sayısında sağa dönme, iki sayısında sola dönme, teknik anlatım içindir ve önemi yoktur. Burada en önemli unsur müziktir.

Müzik, oynayanların yapacağı hareketlerin kıvraklığını, yumuşaklığını, sertliğini belirler. Müzikle birlikte birebir uyulması gereken ikinci bir durum da gruptur. Yani halk oyunu iyi oynayan beş kişi yerine, ortalama oynayan kalabalık bir grupla daha güzel ve iyi uygulanır.

 

HORONUN AŞAMALARI

 

Bugün düz horon geleneğinin en basit şekliyle aslına sadık kalarak yaşatılması ve insanlara aktarılması için gayret sarf etmekteyiz. Horon, doğrularıyla ve layıkıyla oynandığında gerçekten eşsiz ve muhteşem bir danstır. Bu da basit doğal duruş, basit hareketler ve yalın tavırdan geçer. Bunları uygulamak için özel bir yeteneğe gerek yoktur. Sadece düzgün durmanız, 10 zamanlı sayıyı uygulamanız halinde kolayca öğrenebileceğiniz bir danstır. Oynadıkça horona hakimiyetiniz artacak, sıksara ile çabuklaşma yeteneği kazanacak, doğal ayak atışlarıyla süslemeler yaparak horonu geliştirebileceksiniz.

Dedem Miktar Osman Genç “Horon oynarken kaydeyi ayaklarınızla çiğneyin, yoğurun” derdi. Basit ve doğal şekilde melodinin üzerine giderseniz, kaydenin her zerresine basarak ve en önemlisi hissederek oynarsanız kısa sürede başaracağınıza şüphe yoktur.

Horon iki çizgide oynanır. Önünüzdeki birbirine yarım adım uzaklıkta iki paralel çizgide oynadığınızı düşünün.

Birinci çizginin üzerinde durun, ayak tabanları yere tam olarak bassın. Yolda yürüdüğünüz gibi ne önce topuk, ne önce parmak ucu ile basın.  Ayağınızın altı yani tabanın tamamını düz olarak basın. Ayakta durduğunuz gibi iki ayak arasındaki açıklık 4 veya 5 parmak kadar olabilir.

Altıparmak ☺︎ olursa da bir şey olmaz, estetik horon, horona ve melodiye hakimiyetle olur. Bunun için iyi bir duruşa gerek vardır.

Düz horonun 10 zamanlık temel sayıları şöyledir

(sayılar aynı değerdedir):

 

  1. Sağ ayak yere bir kez basar.

  2. Sağ ayak bastıktan sonra 1 sayısı kadar beklenir-dizler 1 sayılık süre kadar esnetilir.

  3. Sol ayak yere bir kez basar

  4. Sol ayak bastıktan sonra 1 sayısı kadar beklenir-dizler 1 sayılık süre kadar esnetilir.

  5. Sağ ayak tekrar yere bir kez basar.

  6. Sağ ayak bastıktan sonra 1 sayısı kadar beklenir-dizler 1 sayılık süre kadar esnetilir.

  7. Sol ayak yarım adım ilerideki ikinci çizgiye basar.

  8. Sağ ayak ikinci çizgideki sol ayağın yanına basar.

  9. Sağ ayak 8. Sayıda bastığı yerin sağına tekrar basar.

  10. Sayı 7’de kalan sol ayak, iki çizginin ortasına çekilir.

Sağ ayak oyunu devam ettirmek için tekrar Sayı 1’e basar.

 

İlk 6 komut bölümü

-Sağ bas, bekle-dizden esne

-Sol bas, bekle-dizden esne

-Sağ bas, bekle-dizden esne

Şeklinde özetleyebiliriz.

 

Dizden esneme (dizi kır ve geri çek) 1 sayı değerindedir. Bir sayı yere basma, bir sayı vücut ağırlığıyla dizden kırılma-esnemedir.

Ayak atarak oynandığında diz çalışmaz, sağ bas solu öne çıkar, sol bas sağı öne çıkar ve tekrar sağ bas solu öne kararak oynanır. 7-8-9-10 sayılarda değişiklik yoktur.

Sıksara oyununda farklı sayılar olabileceğini ama zamanın değişmediğini ayrıca göreceğiz. Oyun sırasında ayaklar uzun atılmaz, gereksiz yere sallanmaz, vücut iskelet yapısına ve anatomik doğallığına aykırı hareketlere zorlanmaz. İki çizgi dışına asla çıkılmaması gerektiğini de ayrıca vurgulamalıyız.

Kolları indirme-6 sayılık bağlantı

Horon kollar havada oynanır. Yorulan kollar grup ve horon bozulmadan melodi eşliğinde bir değer etrafında aşağı indirilir. Horonu bozmadan kolları aşağıya almak için 6 zamana gereksinim vardır.

  1. Havada olan kollar olduğu yere düşer. Buna bağlı olarak vücut da aşağıya doğru çöker. Hem kolların düşmesi hem de vücudun çökmesi bir sayıdır.

  2. Çöken vücut ile kollar her iki yandaki horoncunun eline tutulduğu için 2. sayıda bel hizasında olur.

  3. Sol ayak kendi önüne topuk koyar.

  4. Topuk koyan sol ayak yerine (sağ ayağın yanına) döner.

  5. Sağ ayak bir kere bulunduğu yere basar.

  6. Sol ayak bir kere bulunduğu yere basar.

Ardından yenlik ya da aşağı almaya geçilir.

Yenlik (ufak, rahat):

Üç ayak horonun en önemli özeliklerinden biri “yenlik”tir. Kesinlikle yapılması gereken bir figürdür.

Yenlik, horon sırasında kolların dinlendirilmesi amacıyla üç kez sola ve sağa dönerek oynanmasıdır. Maçka yöresinde beşinci sayı ile beraber normal on sayılık horonun içinde kollar melodiye uyumlu olarak aşağıya indirilir.

Giriş, gelişme ve sonuç aşamalarıyla bir senaryo çerçevesinde icra edilen horon, ağır-yavaş melodilerle başlama, horon kurma, horonu bağlama ya da artırma gibi adlar verilen ilk evre ile başlar. Başlangıçta kollar gelen komutla uyum içinde havaya kalkar. Bir süre havada kaldığı için yorulan kollar dinlendirmek için iner. Dinlendirme, 6 sayılık geçişin ardından yenlik ile yapılır. Maçka yöresinde ufak veya rahat da denilen yenlik sırasında kollar daha çalımlı şekilde oyuna katılır.

Yenlik 3 kez 10 sayı sola sağa dönerek oynanır. Bazı yörelerde Saat 9 konumunda komut vererek de oynanır. Sağa ve sola dönüşler farklı bir oyun tarzı değildir. Mevcut 10 sayılık (10 zamanlık) horonun iki sayıda yani üçüncü sayıda sola, yedinci sayıda sağa dönmesidir.  

  1. Sağ ayak yere bir kez basar.

  2. Sağ ayak bastıktan sonra 1 sayısı kadar beklenir-dizler 1 sayılık süre kadar esnetilir.

  3. Sol ayak sağ ayağın yanına konması yerine, sağ ayak topuğunun arkasına konularak vücudun Saat 10:30-11:00 yönüne çevrilerek sola dönüş yapılır.

  4. Sol ayak bastıktan sonra 1 sayısı kadar beklenir.

  5. Sağ ayak dönülen yönde sol ayağın ilerisine basar.

  6. Sağ ayak bastıktan sonra 1 sayısı kadar bekler.

  7. Sol ayak sağa dönerek yarım adım ilerideki ikinci çizgiye saat 1 konumuna basar.

  8. Sağ ayak ikinci çizgideki sol ayağın yanına basar.

  9. Sağ ayak 8. Sayıda bastığı yerin sağına tekrar basar.

  10. Sayı 7’de kalan sol ayak, iki çizginin ortasına çekilir. (7-8-9-10 normal oyundaki aynı hareketlerdir, sadece saat 1 yönüne doğru oynanır.

Yedinci sayıdan itibaren oyun aynıdır. Horon ve coşku sürerken müzik hızlanır, oyun çabuklaşır (sıksara). Bu aşamada oyunun 10 zamanlık temel yapısı bozulmadan hızlanan oyun bütünlüğün korunması için 14 sayıya ulaşır. Horonun daha kıvrak hale geldiği bu aşama “sıksara”dır. Sıksara boyuna ritmik titremeyle oynanır. Sıksara oynayanın yanında düz oynayan kişiyle uyumsuzluğu söz konusu değildir. Düz oynanırken araya sıkıştırılan fazladan 4 sayı ile horonun bütünlüğü bozulmaz. Bu oyunun doğal akışı içinde oyuncunun farkında olmadan yaptığı bir duyumsamadır. Melodiyle yaşanan bu duyumsama, estetik keyif uyandıran, oyuncunun haz ve keyfini artıran bir andır.

Eller yandaki insanla tutuşmuş halde, ayaklar yere basıyorken insanlar kendini ifade edebilmek için ancak omuzlarını kullanabilirler. Bunun tabii ki teknik değeri vardır ama teknikle ifade edilemez. Duyumsanır, yaşanır, kavranır. Sayılara vurarak yapılan omuz sallamalar kesinlikle özünü, güzelliğini yansıtmaz. Sıksarayı tarif edebilmek, sayısal değer olarak, teknik olarak kolaysa da uzun süreli çalışmayla kazanılır.

Buradan horonun zirvesi “aşağı alma (alaşağı)” evresine geçilir. Alaşağı horonun nirvanası kabul edilir. Oyuncunun kendinden geçtiği andır.

Aşağı alma (alaşağı)

Sıksara ile coşan horoncu, coşku ve duygu yoğunluğunun zirvesinde kendini rahatlatma, boşalma, patlama istemektedir. Kollar yandaki kişiyle tutulmuş, ayaklar yere basmaktadır, kendini ifade etme rolü ise omuzlardadır.

Aşağı alma horon gibi 10 zamanlık değerdedir ve 3 kez peş peşe tekrarlanır. Kendinden geçen oyuncu, omuzlarla kendini ifade eder.

Alaşağı’nın en kolay uygulanabilir şekli aşağıda tarif edildiği gibidir:

1. 2. 3. Vücut olduğu yerde sol ayak üzerinde dururken sol ayaktan yarım ayak önde olan sağ ayak tabanıyla omuz sallayarak üç kere yere vurur.

4. Yere vuran sağ ayak hafif yukarı kalkar.

5. Sağ ayak sol ayağın parmak ucu hizasında kendi önüne topuk koyar.

6. Topuk koyan sağ ayak kendi yerine, sol ayağın yanına döner.

7. Sol ayak sağ ayağın parmak ucu hizasında kendi önüne topuk koyar.

8. Sol ayak yerine, sağ ayağın yanına döner.

9. Sağ ayak yerine basar (ayak atma da yapılabilir).

10 Sol ayak yerine basar (ayak atma da yapılabilir).

Baştaki üç sayılık zaman, çift ayak düşerek ve omuzla betimleyerek yapılabilir. Gösteri ekipleri bunu kullanır. Maçka yöremizde 8 sayıya kadar ayaklar yerden kaldırılmadan al-aşağı yapılmaktadır. Estetik, oynama ve seyir zevki yüksek olan bir “aşağı alma” şekli de vardır.

Unutmayalım, aşağı alma her horoncunun, Ali, Mehmet, Hüseyin kendini melodi ile nirvana’ya çıkardıktan sonra ifade etme biçimidir. Bunun aksi düşünülemez, sayılarla örneklenemez, içten gelen çok özel bir duygudur. Horonun temel kurallarından biridir.

 

TRABZON MAÇKA HORONU KOREOGRAFİSİ

 

Geçmişte yaşayan Trabzon ili, Maçka ilçesi, Sevinç Köyü insanlarının tavırlarından, Eğitmen Aclan Sezer Genç tarafından derlenen, tasarlanan, senaryo edilerek oluşturulan Trabzon Maçka Horonu Koreografisi

GİRİŞ:

HORON KURMA (BAŞLAMA)

Duruş: İki ayağın birbirinden uzaklığı, omuz genişliğinden biraz daha dar olarak iki ayak üzerine dengeli ve dik durulur.

Kollar: Omuz ile “V” harfini andıracak şekilde ileri ve yukarı doğru uzatılarak, avuç içleri aşağıya bakacak şekilde, bilek ve dirseklerden hafif kırık olarak tutularak yavaş, yavaş kalkar. Kolundan tutulan dansçı ile, sol elin yanındaki, sağ elin, işaret ve orta parmağını üstten kavrayarak sıkmadan, sol el üstte, sağ elle altta olacak, her iki elin avuç içleri aşağıya bakacak şekilde, bilekten dirseğe kadar olan bölümden, her iki kol birbiriyle temas edecek şekilde birleşik, yan, yana olarak tutulur.

Horon Kurma-Başlama:  

A)- Başlangıç Bölümü: Sağ ayak üzerinde sekerek, 1- sağ ayak ile sol ayağın sol önüne, vücudu çapraz kesecek şekilde adım atılır. Sonra sol ayak sağ ayağın bastığı yerin biraz önüne basar 2- sağ ayak yine sağ tarafa doğru adım atar 3- Sol ayak sağ ayağı takip eder 4- sağ ayak tekrar bir adım öne doğru atılarak 5) ileri gidiş tamamlanır. İleri çıkışta bir kere olmak kaydıyla 5 adımda tamamlanır. Sağ önde olan ayak, aynı düzlem üzerinde tam geriye atılarak başlangıç noktasına yakın yere basar, sayı değeri 1’dir, sol ayak hemen yanına basar, sonra tekrar sağ ayak ile adım (1, 2, 3) yaparak tamamlandıktan sonra, sol ayak soldan geriye ve sağ ayağın sağ dış yüzeyi ile öpüşecek şekilde yanına ve yere konur. Vücudun rahat ve estetik olabilmesi için, her iki diz de arkadan çapraz ve basılı olduğundan kırık şekilde kalır. Kırık olan sağ ayak dizden yukarı 90 derece kırılarak sağa ve açığa iki sayı değeri kadar zamanda, diğer oyuncunun sol ayağının hizasına konur. Birinci çıkışta olduğu gibi, fakat bu defa 3 kez sağ-sol-sağ şeklinde çıkılarak iki defa daha yapılır. Birinci çıkışla beraber toplam üç veya dört kez yapılır.

B)- Horon Bölümü: Üçüncü veya dördüncü ileri-geri gelmeden sonra sağ ayak yana açılmış iken ve komut ile kollar yukarıdayken üç ayak, yani düz horona geçilir. Düz horon: Dizler esneyerek, tabanlar yere tam basar, vücut ise melodi ile hafifçe sağa-sola salınarak 3 kez oynanır.

C)- Yenlik (ufak-rahat): Tabanlar yere tam basılı, dizden yaylanarak horon oynanırken 4 konumunda komut gelir. 5’de kollar çok yumuşak, estetik ve vücut hareketleriyle doğru orantılı şeklide aşağıya alınır.

Kollar yukarıdayken düz horonun dördüncü sayısında komut gelir. Havada olan sağ ayak ve kollar yere çöker şekilde düşer. Ayağın ve kolların yere düşüşü 1 sayı değerindedir. Kollar indikten sonra düz horonun temel ayakları oynanırken, kollar, dirsekler ve bileklerden hafif kırık şekilde, dirseklerden bileğe kadar kollar yere paralel olur. Bileklerden kırık ve ellerin birbirine tutulması nedeniyle, vücut hafif öne doğru eğik durumdadır. Yere paralel şekilde kollar aşağıya yukarıya esnetilerek düz horon (üç ayak) oynanır.

Yenlik bölümü, kollar anlatıldığı gibi üç kez yere paralel ve esnek bir şekilde oynanır. 1- Birincisinde sola, sonra sağa dönülerek düz horon oynanır. 2- İkincisinde sola dönme yoktur, üç ayak düz horon oynanırken sol topuk yedi konumunda sol dışa açığa ayak uzatılarak konur, geri gelirken tabanlar yerde ve 1,2,3 estetiğinde omuzları oynatarak tekrar oynanır. 3- Üçüncü gidişte, ayak-topuk çıkarmadan düz horon oynanır. Kolları her üç kezde de yedi konumunda dirseklerden hafif vurgulayarak sanki yere koyarmış gibi sol ayakla aynı hareketi tamamlar. Dördüncüden sonra ileri giderken kollar tekrar horona durur. Yenlikten önceki gibi yine tabanlar yerde dizlerden esneyerek düz horon 3-4 kez oynanır.

Yenlik sonu: Sonra, yedi konumunda kollar, sağ ayak 7-8-9-10 (sol-sağ-sol-sağ-sol-sağ-sol-sağ) konumunda bir sağ bir sol ayak sekerek ve birbirinin peşinden aksakmış gibi ve sağa açılarak oynanarak aşağıya alınır. Kollar olduğu yere yukarıdan aşağıya çökerken, dizden kırık sağ ayak üzerinde sol ayak dizden gergin ve sol açığa doğru topuk ile konur. Sağ ayak olduğu yere yukarıdan aşağıya doğru basarken, sol ayak gergin ve düz şekilde ileriye doğru atılır. Sol ayak yerine gelip bastıktan sonra, sağ ayak düzgün bir biçimde arkaya doğru atılarak-açılarak 1, 2, 3 (sağ-sol-sağ) yapılarak yan yana dengeli duran her iki ayağın parmak uçlarının üzerine kollar yanda ve aşağıda vücut dik olarak parmak uçlarının arkasında havaya kalkan topuklara değerek kalkacak şekilde bir kez çökülür Çökme: 1 ve kalkılır.  Kalktıktan sonra, vücut sol ayak üzerinde taşıtılarak, ayakların ucu kuzey batıya bakacak şekilde, sağ ayak önde, sol ayak onu takip edecek şekilde, bir sağ, bir sol ayak sonra, bir sağ, bir sol ayak iki kez döndüğün yöne doğru gidilir. Sonra sağ ayak sağ öne açılarak vücudun tam karşıya bakması sağlanır. Sonra yine 1, 2, 3 ile geriye gelinerek iki kez çökülür Çökme: 2, aynı şekilde ileri gidilir ve tekrar geriye gelinerek bu kez üç kez çökülür. Böylece Horon Kurma tamamlanır.

Yerden kalkarken sol ayak üzerinde sekilir, sağ ayak zıplayarak sol ayağın dış yüzeyine çapraz olarak konur ve Maçka Sallaması’na geçilir.  

Maçka Sallaması: Sol ayak yine zıplayarak ve dizi çekerek çapraz konumundan çıkarılarak sol topuk ile yere basılır. Eller hala aşağıdadır. Sol topuğu öne koyarken adımın yettiği kadar, (yarım metre kadar) öne ve geriye doğru oynanır.

Topuktan sonra, her zaman olduğu gibi sağ ayakla başlayarak ve zıplayarak, 1, 2, 3 yapılır. Zıplayarak ve sağa sola dönerek oynanır. 1, 2 ve 3’de sol ayak sol açığa doğru, 1, 2 ve 3’de sağ ayak sağ öne ve açığa doğru, yine üçüncü kez, sol ayak 1, 2’den sonra 3 de sol açık ve öne doğru atılır. Sonra sol topuk zıplayarak havadan yarım metre kadar öne konur, topuk konduktan sonra yine sol ayak taban basar. Taban bastıktan sonra sağ ayak, sol ayak hizasında taban olarak yere basarken sol ayak düzgün bir şekilde düz ve yerden ileriye doğru, sonra sol ayak yerine basarken aynı şekilde sağ ayak yerden dik ve düz şekilde ileriye doğru çıkarılarak on sayı tamamlanır. Sallama bölümü komut gelene kadar, genelde 3-4 kez yapılır. Bu sallamada horonun temel ayağı sayı değeri kadardır. Üç kez yapılan bu bölüm 6 ana sayı değerindedir.

Ahenkli, ritmik ve vücut estetikli horona geçiş:

Maçka tavrında, horon yavaş bölümünde de sık sara bölümünde de hep 1-2-3 şeklinde oynanır. Yavaş / giriş bölümde 1,2,3’ler dizden yukarıdan aşağıya yaylanarak oynanır. Hız yani sık sara bölümünde Maçka tavırlı horonda Horon; yine 1,2,3’lerle dizler dik ve gergin fakat son derece sık ve dik yaylanarak ritmik bir vücut titremesiyle oynanır.

Sallamada kollar aşağıda olduğundan, üç kez yapılan sallamadan sonra önde son 9-10 sayı bittiğinde, 1 sayısına giderken, kollar kalkar horon başlar. Horon zıplamadan, ayak tabanı yere tam basacak şekilde ve dizler yaylanarak, kollar yukarıda olduğu için hafifçe sağa sola dönerek ritmik titremeyle tabandan oynanır.

1. Figür-Recep Genç (a) Recep Genç’in tavrından esinlenmiştir. Her figür 3 kez yapılmaktadır. Sayı değeri 10’dur. Al-aşağı (Aşağı alma) İnsanın melodiyle coşku içinde bütünleştiği noktada, hazzın ve coşkunun en yüksek noktasında, (bir anlamda horonun nirvanası da denilebilir) insan vücudu melodiyle yükselmenin doruğundan kendini bırakma gereği duyar ve bırakır. Burası bize göre al-aşağı kısmıdır. Ardışık on sayı değerinde, özü omuz silkmedir. Ayaklar yere basılıdır, her iki el de diğer oynayanlarla tutulu olduğu için, boşta kalan omuzların ileri-geri içten ve ritmik bir şekilde sallanışıyla, insan kendini ifade eder ve 3 kez 10 sayı (3x10=30) değerindeki ifade biçimini yapar, rahatlar ve sıfır noktasından, birçok kez daha bu anı gurupla yaşamak için tekrar horona başlar.

Altı sayı ile yukarıdan aşağıya düşen kolları, vücut ile, el-kol, bel hizasına indirdikten sonra: İki ayak tabanı yerde iken dizler kırıktır (kendini ifade etme noktası). Omuz 2 sayı değerinde, iki kez seri ve çabuk sallanır, ikincide vücut karşıya paralel dururken, sol ayak dizden kırık iki sayı değerinde hafifçe arkaya atılır. Vücut arkaya atılan sol ayak üzerine taşıtılırken, sağ topuk 2 iki sayı değerinde öne ve sonra yerine konur. Sonra yere basan sağ ayağa vücut taşıtılırken, sol ayak sağ ayağın dibinden sağdan, sola doğru çember çizecekmiş gibi iki 2 sayı değerinde sola açılır. Sol ayak yere konduğunda, sağ ayak hemen yukarıdan aşağıya, sol ayağın yanındayken tabandan yere basar ve aynı anda sol ayak düz bir şekilde ileri çıkarılır ve geri gelir. Böylece 10 sayı tamamlanmış olur. Bu hareket 3 kez yapılır.

2. Figür (b) / Ayakta Sert: Figürler, al-aşağı hareketleri olarak adlandırılmıştır. Yine iki ayak, omuz genişliğinde dengeli ve dizlerden kırık durur. 4 sayı değerinde, olduğu yerde omuz ağırlıklı sadece omuz silkmeli hareket yapılır. Daha sonra sağ ayak, vücut çevrilecek şekilde ve dizleri yukarı çekerek, sol ayağın uç kısmına topuk ile vurulur ve geri çekilir. Altı sayı tamamlanır. Sonra sol topuk sol ayağının ucunun hizasına topuk olarak vurur ve geri yerine konur. Daha sonra sağ ayak basıp sol ayak ileri çıkartılarak bu figürde tamamlanır. 2 kez bu şeklide yapıldıktan sonra üçüncü kez ilk dört sayılık omuz silkme hareketinden sonra, sol ayak geriye atılır ve vücut hafifçe sola döner, altı sayı böylece tamamlanır. Yedinci sayıda, normal düz horon ayağı gibi sol ayak ileriye tabandan basarak düz horon uygulanarak, estetik ve tavırlı olan bu bölümde tamamlanır.

Eller aşağı almada yerde olduğundan horonun 6’ncı sayısından itibaren önceki figüre bağlantılı olarak Yarım ayak’a geçilir.

B- Gelişim Bölümü:
Süslemeler: Oyunu ve oyuncuyu belli bir ritme ve coşkuya bağlamak için çeşitli süslemeler yapılır.

Süsleme 1- Yarım Ayak: Tamamıyla yaylanarak yapılan bir süslemedir. Kollar önde ve sarkık olarak tutulur. Horonun birinci sayısından itibaren sağ ayak yaylanarak yere basar (1), ikinci sayıda, sol diz yukarı çekilerek yaylanarak havada kalır (2). Vücut ikinci sayı ile beraber sola döner. Üçüncü sayıda, sol ayak döndüğü yerde hiza olarak, sağ ayağın biraz gerisinde olarak yere basar ve vücut sola dönmüş olur. (3) Sağ ayak ikinci sayıda olduğu gibi dizden kırık ve havada kalır (4) Beşinci sayı havada kalan sağ ayağın vücudun döndüğü yönde öne basarak (5) konur. Sol ayak onu takip ederek hemen arkasından, sol ayak sağ ayağı geçmeyecek şekilde konur (6). Sonra 5 ve 6’nci sayılarda olduğu gibi (7) ve (8)’nci sayıları yapar. Sonra aynı şekilde sağ ayağı sağ yana (9) ve (10) koyarak vücut düz şekilde olur. Yarım ayak dört veya beş kez yapılır.

Sonra bir kez üç ayak / düz horon oynanır.

Süsleme 2- (Sol çapraza düşme-Aclan Sezer Genç): Üç ayak horonda birinci sayı normal, ikinci sayı 1, 2, 3’lü yapılarak üçüncü sayıda sağ ayak dizlerden kırık ve sol ayağın sol yanına her iki ayağın dış yüzeyleri birbirine değecekmiş gibi yakın konularak dizlerin kırık ve estetik görümü sağlandıktan sonra, sol ayak arkadan öne doğru çıkar ve yedi konumunda topuk olarak, sekiz konumunda taban olarak basar, dokuz konumunda sağ ayak dışarıya doğru atılarak yere basar, sonra 10 konumunda sol ayak  yine yere basar. Dokuz ve on konumunda sağ ayak basarken sol ayak ileri doğru çıkarılır, sol ayak basarken sağ ayak ileriye doğru çıkarılır. Çapraza düşme 3 kez yapılır... Üçüncü kez çapraza düşme yapıldıktan sonra, bir sayısıyla horona girerken diğer süslemeye geçilir.

Süsleme 3- (Sekerek önden ayak çekiş-Aclan Sezer Genç): 1-2 sayısından sonra, 3-4 sayıları da normal olarak yapılır. Sağ ayak yine sol ayağın yerinden atarmışçasına düz bir şekilde sağ ayak üzerinde sekerek 5-6 çekilir. Sonra aynı şekilde sol ayak sağ ayağı yerinden edercesine dizler düz ve önden arkaya doğru çekerek estetik bir 7-8 görünüm sağlar. Sonra 9-10 konumunda sağ ayak basarak sol ile ileriye çıkarılır, sonra sol basarak sağ ileriye çıkarılır. Bu süsleme de 3 kez yapılır.

Süsleme 4- Tak-tak-tak: (1,2,3 konumunda ayakların yere vurularak ses çıkarması) Sekerek önden ayak çekiş süslemesini üç kez yaptıktan sonra, bir kez düz horon-üç ayak oynanır. Bir sayısı ile geriye, üç sayısıyla 1-2-3 yapılarak ayaklar sertçe yere vururken, omuzlarda silkilir. Bu süsleme de 3 kez yapılır. Tüm süslemelerde kollar aşağıda oynanır.

Horon; Maçka tavrı ve estetiği ile, üçüncü 1,2,3 de sol ayakla ileri-öne çıkarak süsleme yapılır. Sol ayak yere konduktan (Vücut sol ayak üzerinde titremeye devam ederken) sonra, sağ ayak 9-10 konumunda, 9 da dizden çekilerek 10 da sol ayağın hizasında sağ açığa ayak ucuyla konur. Horon gösteri düzeyinde üç kez yapılır.

3. Figür (b) (Kemal Genç): Her figür de olduğu gibi kollar 6 sayılık hareketle aşağıya alınır. Aşağıya alma ve yenliklerde genel olarak 9-10 konumunda verilmesine karşın, Maçka tavrında komutlar 4 sayıda ayak havadayken de verilir. Beşinci sayıyı bir kabul ederek altı sayı tamamlanır. Aslında 4 konumunda verilen komutlar, altı sayıya tamamlandığı için, üç ayak oyununu tam oynayarak bitirmiş olursunuz.

Vücut düz ve karşıya bakacak şekilde durur, tabanlar yere tam basar, dizler kırıktır. Omuzlar üç sayı (3) değerinde, seri ve kuvvetli bir biçimde tabanlar yerden kaldırılmadan sallanırken, (4) dördüncü sayıda, tabanı yerde olan sağ ayak yerden kaldırılmadan, topuğu sol dışa açılarak parmak uçları vücuda, yani sağa doğru bakar, dizler yine kırıktır. (5) Karşıya düz duran vücuttaki sağ ayak, yere basılı duran sol ayağın önünden, ortadan sola doğru dizler biraz kırık olarak ve yere değerek yeri yarım metre kadar süpürür. (6) Sola doğru süpüren ayak sol ayağın hizasında kendi yerine konur. Sol ayak topuk sol dışa, parmak ucu sağ tarafa dizler kırık şekilde bakarak, (7) de dizlerden kırık şekilde sol ayak yere basar (8) yaylanarak havaya kalkar. Yedi sayısında kollar vücut yanından dirseklerden ve bileklerde kırık vaziyettedir. Dirsekler bedene yani bele yakın, ileriye doğru durur. ⅞ sayısıyla esneyen-yaylanan dizler ile aynı oranda yaylanarak, yanındaki oyuncuyla estetik bir senkron sağlar. Bu al-aşağı (aşağı alma) figürü hepsinde olduğu gibi üç kez yapılır. Ve bir sayısıyla tekrar Maçka tavırlı (Maçka Horonu) horona geçilir.

Horon: Maçka tavrı ve estetiği ile sağ ayak 7-8-9-10 sürümeli olarak horon gösteri düzeyinde üç kez yapılır.

Yenlik (Kare Yenlik Aclan Sezer Genç): Maçka horonunda kollar altı sayı ile yukarıdan aşağıya alınarak rahatlama-yenlik bölümüne geçilir. Teknik olarak üç ayak oyunun aynısı olmasına rağmen, geniş alanda 10 değerinde üç ayak sayısının kare şeklinde süsleyerek oynanmasıdır. (1) sayısında her zaman olduğu gibi direkt arkaya düz olarak adım atılır. (1) Konumu arkaya atılan sayı 1’dir ve hemen yanına 2, 3 üç (1-2-3) formatın da yapılır. (2) konumu, arkaya basan sağ ayağın aynı hizasında omuz genişliğinden biraz fazla sola açarak 1-2-3 yapılır, sonra sağ ayakla sol ayağın hizasından öne doğru 1-2-3 yapılır, sol ayak 7 konumunda sağ ayağın hemen önüne konduğu sırada dizler kırık sol ayak önde 7 konumunda sağ ayak sol ayağın gerisinde hareket ayağı olarak kalır. Sol ayak denge ayağıdır ve tam tabanıyla yere basar. Sol 7 arkada kalan sağ 8 sol ayak 4 kez sağ ayak arkada 3 kez basarak dizlerden kırık bir şekilde horon tadında ve omuzlar belli şekilde sallanarak kare şekli tamamlanır. Kare yenlik de üç kez yapıldıktan sonra tekrar horona geçilir.

Horon: Maçka tavrı ve estetiği ile sağ ayak 7-8-9-10 sürümeli olarak horon gösteri düzeyinde üç kez yapılır.

4. Figür / Omuz Vurgulamalı: Eller her aşağıya almada olduğu gibi, altı sayı ile indirildikten sonra, dizler her iki ayakta kırık şekilde karşıya ve yukarıdan aşağıya dimdik vücut ile tabanın tamamı yere basacak şekilde durur. Başlar dik, omuz (4) sayı değerinde, sertçe ve geniş olarak çabuk sallanır. (5-6) konumundan sonra, vücut bir dikdörtgen kutu gibi, eller ve kollar bedene çok yakın şekilde ayaklar yerden kalkmadan ve başka herhangi bir vurgulama yapmadan, bir bütün olarak 5-6 da sola, 7-8 de aynı bütünlükte sağa döner. 9/10 konumun da ise, yere tabandan basan sabit ayaklardan sağ ayak kalkıp 9 konumunda sol ayağın yanına vururken, aynı anda sol ayak dizden kırılmadan ileri atılır ve geri çekilir. Tüm aşağıya almalarda olduğu gibi bu hareketlerde üç kez yapılır, fakat bu figürde ilk ikisi aynı şekilde yapıldıktan sonra üçüncüsünde 7-8 konumunda ve 9-10 konumunda iki kez vücut düz ve dik şekilde yere çökülür.

Horona girmeden önce ayağa kalkıldığında, eller de horona durmak için kalkar. Horona girmeden, sağ ayak önde 1-2-3 kez müzik eşliğinde yaylanarak durulur ve 6-7 konumundan başlayarak tekrar Maçka tavırlı horona girilir.

Horon: Maçka tavrı ve estetiği ile sağ ayak 7-8-9-10 sürümeli olarak horon gösteri düzeyinde üç kez yapılır.

Yenlik (Sağa gitmeli-Aclan Sezer Genç): Kollar altı sayılık değerde aşağıya indirildikten sonra;

a)- Normal olarak 1, 2, 3’le arkaya gelinir, normal yenlik bir kez yapılır… Normal yenlik; Tam arkaya 1-2-3 konumunda geldikten sonra, 2’nci 1-2-3 de tutulu kolların izin verdiği ölçüde tam sola dönülür bu durum yaklaşık 30-45 derece arasındadır. Üçüncü 1-2-3 sağ ayak ile öne doğru yapılır. Dördüncü 1-2-3 de sağa dönülür, burası yedi konumudur. Sol kol, dirsekten yere paralel olacak şekilde ve dirsekler vücuda yakın olarak, dirseklerden ve bileklerden kırık olarak 1,2,3 ile oynarken 4-5 konumda (7-8 konumu) bir kez yapılır.

b)- Yenliğin ikinci kısmında birinci 1,2,3 yapılır, sağa  dönülerek ikinci 1,2,3 de yapılır. Üçüncü 1,2,3 yapılmada sağa dönülmüş şekilde sağ ayak yere basar sol ayak ileriye sol açığa doğru iki kez yere basarak ileri doğru ilerler, sağa gidiş on sayısına tamamlanır. Sağ sol sol (1-2-3), sağ sağ (4-5) sol sol (6-7) sağ ayak sağa doğru 8’nci sayıyı basar sonra olduğu yere sağ ayak 9’ncu sayıyı basarken sol ayak ileri doğru dizden kırılmadan sallanır, sol ayağın geriye gelişi de 10’ncu sayıdır.

c)- Birinci 1,2,3 de geri gelinir. İkinci 1,2,3 de kollar aşağıda iken tam karşıya dönülür.  Sonra dizler kırık şekilde, azar azar ileriyi çıkarak sağ ayak 1 topuk 2 yerine basar, sol ayak 3 topuk 4 yerine basar, yine 5 sağ topuk 6 yerine basar, sol ayak 7 yerine 8 basar bu sırada öne doğru gitmiş oluruz. Sağ ayak 8 sağ barken sol ayak 9 çıkar, 10 da yerine gelir. Çok önemli not: Kolların dirseklerden ve bileklerden kırık olarak esnemesi çok önemli bir estetik tamamlama ve senkron sağlar

5. Figür (ileri gidiş-Ali Genç): Bu süslemeli figür on sayılık üç ayak formatının estetik ve farklı olarak uygulanan halidir. Sağa gitmeli yenlik bittikten sonra, geriye gelirken 1-2 konumun 1,2,3, 3-4 konumunda 1,2,3-5-6 konumun da yine 1,2,3 yapılır. 7-8-9-10 konumunda daha önce Maçka tavrı ve estetiği ile sağ ayak 7-8-9-10 sürümeli olarak horon gösteri düzeyinde üç kez yapılır.“ Gördüğümüz gibi fakat, bu kez olduğumuz yerde vücut karşıya düz olarak bakarken, sağa gitmeden, sol ayak düz ve vücudu taşırken 7 konumunda tabandan yere basar, sağ ayak dizden kırık parmak ucuna basarak sol ayağın hemen yanında, sol 7 basarken sanki sekerek 7-8-9-10 sol ayak dört kez tabandan yere basar, sağ ayak sekerek ve omuzlara aynı ritimde sallanarak figürü tamamlar. Sonra yine; 1-2 konumun 1,2,3, 3-4 konumunda 1,2,3 5-6 konumunda yine 1,2,3 yapılır. 7-8-9-10 bu figürde tam üç kez yapılır.

Horon: Maçka tavrı ve estetiği ile yerinde ritmik titreme çok seri şekilde tepeden tırnağa titreme halidir. Süresi komut gelene kadardır ve Maçka sık sara tavrı tam gösterebilmek, oyuncunun motivasyonu için uzun süre oynanır.

Maçka tarzı yukarıdan aşağıya alınarak 6. figür yapılır. Tabanlar yerdeyken 4 konumunda komut gelir. 5 konumunda kollar önde vücut öne eğiktir, 6 konumunda kolların hareketi ile aşağıdan yukarıya doğru havaya sıçranır. Kollar yerine gelirken çift ayak yere düşülür ve sol ayak üzerinde bir kez sekilir sonrada sağ ve sol ayak peş peşe yere basarak aşağıya alış tamamlanır ve 6. Figüre geçilir.

6. Figür (çift sağ topuk, çift sol topuk-Aclan Sezer Genç): Bu bölümde kolları aşağıya alış şekli yukarıdan aşağıya olup Maçka tavrında, komut dört sayısında verilir. Yukarıdan aşağıya alındıktan sonra, vücut dik olarak iki ayağın tabanı ile aynı anda 1 konumunda çift ayak aynı anda çift düşer 2 konumunda çift düşerken aynı anda sol topuk ayak açılmadan olduğu yere vurur, 3 konumunda çift düşülür 4 konumunda bu kez sağ ayak topuk ile vurulur, 5 konumunda çift düşülür, 6 konumunda yine sol topuk vurulur. Yedi konumunda yine çift düşülür, 8 konumunda sol ayak vücut havaya sıçrarken dizden kırık olarak, vücuda paralel soldan sağa atılır. Sonra sol ayak yere basarken sağ ayak iki kez ileriye doğru sallanır iki ayakla aynı anda yere düşüp omuzdan biraz daha geniş açılır ve yerden sağ ve sol ayak birbirine vurdurularak kapanır. Bu figürde hepsinde olduğu gibi üç kez yapılır.

SONUÇ:

Horon: Maçka tavrı ve estetiği ile yerinde ritmik titreme çok seri şekilde tepeden tırnağa titreme halidir. Süresi komut gelene kadar ve Maçka sık sara tavrı tam gösterebilmek, oyuncunun motivasyonu için uzun süre oynanır.

Yenlik (sağa düşmeli-Nihat Genç): Kollar altı sayı ile aşağıya alındıktan sonra; 1-2) konumunda 1,2,3 ile geri gelinir. 3-4 ) konumunda sola dönülerek 1,2,3 yapıldıktan sonra (5) konumunda  sola dönüldüğü yönde sağ ayak bir kez yere bastıktan sonra (6) konumunda vücut ve sağ ayak ile, tam sağa dönerek yere basarken (7) konumunda sol ayak açıktan ve havadan gelerek topuk ile sol dışa basar (8) konumunda topuk basan sol ayak taban olarak olduğu topuğu koyduğu yere basar (9-10) konumunda ise yenliğe adını veren tavır şekillenerek sağ ayak sağa dönük olarak olduğu yere basarken sol ayak, vücudun ve sağ ayağın sağ açığına düşerek yenliği tamamlar. Bu hareket, figür de hepsinde olduğu gibi üç kez tekrarlanır.

FİNAL BÖLÜMÜ:

Horon: Maçka tavrı ve estetiği ile yerinde ritmik titreme çok seri şekilde tepeden tırnağa titreme halidir. Süresi komut gelene kadar ve Maçka sık sara tavrı tam gösterebilmek, oyuncunun motivasyonu için uzun süre oynanır.

FİNALE GİDİŞ -SERT SALLAMA:

Horonun 9-10 bölümünde komut geldikten sonra, 1) konumunda kollar aşağıya indirilerek 1,2,3 ile sert şekilde ileri çıkış başlar ve iki kere sağ ayak ileri doğru sallanır sonra bir kez sol ayak ve sonrada bir kez sağ ayak ileri doğru sallanarak sert sallamaya başlanmış olur. İleride ise 1-2) konumunda 1,2,3 de sol bacak ileri atılır, sonra 3-4) konumunda 12 3 de sağ bacak ileri atılır, sonra yine 5-6 konumunda sol bacak yine ileriye atılır. 7-8 konumunda sol ayak üzerinde iki kez sekerken sağ ayak iki kez ileri atılır. 9-10 konumunda da bir kez sol ayak ve bir kez sağ ayak atılarak figür tamamlanır. Aynı hareket ikinci kez tekrarlanır hızın düşmemesi için daha fazla yapılmaz. İkinciden sonra sağa ayak 1,2,3 ile arkaya giderken kollar yukarı kalkar öndeki çıkış hareketinin aynısı 2 kez yapılır ve horona geçilir.

Horonda 7-8 konumunda komut gelir 9-10 konumunda ayaklar açılıp kapanır vücut dik olarak ayaklar parmak ucuna basar bir kez çöküp kalkılır… Sonra sola dönerek ritmik çökmeler başlar. Tamamıyla Maçka’da oynanan bir tavırdır.

7. Figür / Çökerek ayak atma: 1 Konumunda bir kez iki ayak üzerine dik olarak çökülür. 2 Konumunda ise çöken vücut kalkarken sağ ayağı döndüğü yönde fakat dışa doğru düz ve sert şekilde atılır. 3 ve 4 konumunda da aynı hareket yapılır. 5-6 Konumunda ise vücut karşı yöne dik olarak ayak atmadan dik olarak çökerken kollara, 7-8 konumunda yukarı kalkılarak, tekrar sol tarafa dönülerek sağ ve sol ayak dışarı doğru atılır. Sonra 2. kez aynı şekilde ve sonra da 3. kez aynı şekilde çöküp kalkılarak gösteri sona erer…

TRABZON MAÇKA KADIN HORONU

 

Türkiye’de sadece Trabzon Maçka’nın Ocaklı (İspela) köyünde oynanan tavrıyla ve melodisiyle çok farklı görünüme sahip İzme adı verilen Kadın Horonu ile; yine Trabzon Maçka’nın Sevinç (Soldoy)’da oynanan çok estetik Kadın Horonu Eğitmen Aclan Sezer Genç tarafından tasarlanmış, senaryo edilerek Maçka Kadın Horonu Koreografisi olarak oluşturulmuştur.

İZME: YAVAŞ-AĞIR BÖLÜM

İZME 1. BÖLÜM: Kendine özel melodisiyle başlayan horonda sağ ayak önde, sol ayak arkada üç kez sağ-ileriye doğru gidilir. Kollar hemen dirseklerden ve bileklerden kırık aynı zamanda dirsekten bileğe kadar yere paralel tutularak, dirsekten itibaren kollar vücuttan ayrılmadan, kendi ekseni etrafında sayı ile yani ayak adımı ile aynı sayı değerinde çevrilir.

Üç kez ileri gittikten sonra sağ ayak yere sabit basan sol ayağın arkasından 1-2)- sol ileriye doğru uzunca ve eğilerek atılır. Vücut hafice sağa dönüktür. 3-4)- Vücut sola dönerek sol ayak yana ileriye atılır. 5-6) Konumunda sol yana ileri doğru atılır. Her iki sayıda kollar ekseni etrafında iki sayı değerinde çevrilir. İlk altı sayıda sola giderek dönülen horon 7 sayısından itibaren biraz sağa giderek, ayaklar; 8 konumunda sağ ayak 7 konumundaki sol ayağın gerisine basarak, 9 sayısında sağ ayak 7 konumundaki sağ ayağın hizasına gelir, sol ayak geriye çekilerek 10 sayısı yapılır. Vücut hafifçe öne eğiktir. Kollar 7 sayısında düz şekilde arkaya çekilir, 8 sayısın da kollar vücudun yanına gelir, 9 sayısında kollar düz şekilde yaylanarak ve sanki uzarmışçasına ileriye açılırken, bu tavırda horon üç kez yapılır.

Üç kez yapıldıktan sonra, 9 konumunda komut gelir ve kollar kadınlara özgü dirseklerden kırık şekilde havaya kaldırılır.

İZME 2. BÖLÜM: Horon normal yani standart konumunda eller havaya kaldırıldıktan sonra 1-2 sayısı normal sağ ayak yere basar, 3-4 sol ayak yere basar, 5-6 sayısında ise vücut kırılmadan ve düz şekilde dururken dizlerden kırılarak, sanki çökercesine olduğu yerde kırılır, yaylanır. Kollar yukarıda sağ ayak 8 sayısında, 7 sayısının arkasında yere basarak, arkadan ve tavırlı gelerek horon normal / standart şekilde devam eder. Dansçı sağa sola, küçük küçük salınımlar yaparak tavır sergiler. İkinci bölümde üç kez yapılır.

Koreografi sıralaması İzme’de şu şekilde oluşur. İZME BİRİNCİ BÖLÜM üç kez yapılır. Hemen İZME İKİNCİ BÖLÜM de üç kez yapılır…

Yine aynı şekilde; İzme 1. Bölüm ve 2.  Bölüm de, 3’er kez yapılarak izme bölümü bitirilir.

GELİŞİM BÖLÜMÜ:

ORTA HIZDAKİ BÖLÜM / SOLDOY (SEVİNÇ) KÖYÜ

Gelişim Bölümü Horon: İzme’den sonra, üç ayak horonun 1 sayısı ile başlayarak düz horona geçilir. Kollar dirsekler kırık ve parmak uçları yukarıya doğru bakmaktadır. Vücut belden itibaren hafifçe öne doğru eğik olarak oynanır. 1-2, 3-4 ve 5-6 yaylanarak yerinde oynadıktan sonra, 7 konumunda sol ayak öne biraz uzun bir adımla atılır, 8 konumundaki sağ ayak sol ayağın yanında ve arkasında yere basarak, 9 konumu için sol ayak hizasında faka sağa doğru açılır.

Melodinin durumuna ve kadın yapısına uygun olarak yaylanarak oynanır. Maçka Horonlarında bazı zaman komutlar 5 konumunda verilir. Burada verilen kolları daha estetik olarak kullanabiliriz.

1. Yenlik: 5 konumunda komut gelir, sağ ayak yere basar altı sayısında yaylanır, sol ayak ileri 7 konumunda açığa topuk ile yere konur. Kollar dirseklerden kırık ve havaya kalkar, 8 konumda topuk basan sol ayak yere taban ile basarak, 9 konumunda sağ ayak taban ile yere basar, 10 konumunda sol ayak taban ile yere bastıktan sonra kollar aşağıya indirilmiş olur. Yenlik (Maçka da “ufak” - “rahat” da denir) her zamanki gibi, sağ ayak bir sayısında atılır. 2 sayısın da vücut dizlerden yaylanır. Sonra 3-4 konumunda sol ayak, sol yana basarken vücut da hafifçe sola döner. Sonra 5-6 konumunda sağ ayak dizlerden yaylanarak çok az sağa dönerek yere basar. Kollar dirsekten kırılarak bel hizasına çekilir. Belin iki yanında duran kollar 7-8 konumunda sol ayak ileri doğru atılırken kollar ile eller yedi sayısında ileri, 8 sayısında geri, 9 da ileri 10 sayısında kollar yere paralel iken ileri ve geri vücut ile sallanarak oynanır. Yenlik üç kez yapılır.

Horon: Üç ayak horon 1 sayısı ile başlayarak düz horona geçilir. Kollar dirsekler kırık ve parmak uçları yukarıya doğru bakmaktadır. Vücut belden itibaren hafifçe öne doğru eğik olarak oynanır. 1-2, 3-4 ve 5-6 konumunda yaylanarak yerinde, yerinde oynadıktan sonra, 7 konumunda sol ayak öne biraz uzun bir adımla atılır, 8 konumundaki sağ ayak sol ayağın yanında ve arkasında yere basarak, 9 konumu için sol ayak hizasında faka sağa doğru açılır.

Melodinin durumuna ve kadın yapısına uygun olarak yaylanarak oynanır. Maçka horonlarında bazı zaman komutlar 5 konumunda verilir. Burada verilen kolları daha estetik olarak kullanabiliriz.

1. Aşağı alma (Al aşağı); 5 konumunda komut gelir, sağ ayak yere basar altı sayısında yaylanır, sol ayak ileri, 7 konumunda açığa topuk ile yere konur. Kollar dirseklerden kırık ve havaya kalkar, 8 konumda topuk basan sol ayak yere taban ile basarak, 9 konumunda sağ ayak taban ile yere basar, 10 konumunda sol ayak taban ile yere bastıktan sonra kollar aşağıya indirilmiş olur. Yenlik (Maçka’da “ufak-rahat” da denir) her zaman ki gibi sağ ayak bir sayısında atılır. 2 sayısında vücut dizlerden yaylanır. Sonra 3-4 konumunda sol ayak sol yana basarken vücut da hafifçe sola döner. Sonra 5-6 konumunda sağ ayak dizlerden yaylanarak çok az sağa dönerek yere basar. Kollar hala vücudun yanında aşağıya sarkık olarak durur. Bu durum omuz sallanmasına kolaylık sağlar, vücut estetiği horon için oyuncunun ne hissettiğini nasıl yaşadığını gösteren en iyi harekettir.

7-8 konumunda sol ayak ileri doğru aşağıya çökermiş gibi yere basar, tam bu sırada vücudun yanında düz duran kollar, 7 konumunda vücuttan ayrılmadan, dirsekten bileğe kadar yere paralel olarak kalkar. Kollar da yere paralel hale gelir. 8 konumunda 7 sayısında yere doğru bükülen diz yaylanarak yukarı doğru kalkar o sırada 7 sayısı ile yere paralel olan kollar dikey olarak bir kere esner. 9 sayında sağ ayak yere basarken vücut sağa doğru yalpa yapar, kollar ileri aşağıya doğru bırakılır. 10 konumunda sol aya geri gelirken, kollar da vücudun yanına geri döner. Bu figürler ve oyun üç kez tekrarlanır.

Süsleme Yarım Ayak: Tamamıyla yaylanarak yapılan bir süslemedir. Kollar önde ve sarkık olarak tutulur. Horonun birinci sayısından itibaren sağ ayak yaylanarak yere basar. (1) ikinci sayıda, sol diz yukarı çekilerek yaylanarak havada kalır. (2) Vücut ikinci sayı ile beraber sola döner. Üçüncü sayıda, sol ayak döndüğü yerde hiza olarak, sağ ayağın biraz gerisinde olarak yere basar ve vücut sola dönmüş olur. (3) Sağ ayak ikinci sayıda olduğu gibi dizden kırık ve havada kalır. (4) Beşinci sayı, havada kalan sağ ayağın vücudun döndüğü yönde öne basarak (5) konur. Sol ayak onu takip ederek hemen arkasından, sol ayak sağ ayağı geçmeyecek şekilde konur. (6) Sonra 5 ve 6. sayılarda olduğu gibi (7) ve (8) sayıları yapar. Sonra aynı şekilde sağ ayağı sağ yana (9) ve (10) koyarak vücut düz şekilde olur. Yarım ayak dört veya beş kez yapılır.

Sonra bir kez üç ayak / düz horon oynanır.

Horon: Üç ayak horonun 1 sayısı ile başlayarak düz horona geçilir. Kollar dirsekler kırık ve parmak uçları yukarıya doğru bakmaktadır. Vücut belden itibaren hafifçe öne doğru eğik olarak oynanır. 1-2, 3-4 ve 5-6 yaylanarak yerinde, yerinde oynadıktan sonra, 7 konumunda sol ayak öne biraz uzun bir adımla atılır, 8 konumundaki sağ ayak, sol ayağın yanında ve arkasında yere basarak, 9 konumu için sol ayak hizasında faka sağa doğru açılır.

Melodinin durumuna ve kadın yapısına uygun olarak yaylanarak oynanır. Maçka horonlarında bazı zaman komutlar 5 konumunda verilir. Burada verilen kolları daha estetik olarak kullanabiliriz.

SONUÇ BÖLÜMÜ (Hızlı ve Sert Bölüm):

2. Yenlik: Birinci yenliğin aynısı fakat daha çabuk oynanan şekliyle uygulanır. 5 konumunda komut gelir, sağ ayak yere basar altı sayısında yaylanır, sol ayak ileri 7 konumunda açığa topuk ile yere konur. Kollar dirseklerden kırık ve havaya kalkar, 8 konumda topuk basan sol ayak yere taban ile basarak, 9 konumunda sağ ayak taban ile yere basar, 10 konumun da sol ayak, taban ile yere bastıktan sonra kollar aşağıya indirilmiş olur. Yenlik (Maçka da “ufak-rahat” da denir) her zaman ki gibi sağ ayak bir sayısında atılır. 2 sayısında vücut dizlerden yaylanır. Sonra 3-4 konumunda sol ayak sol yana basarken vücut da hafifçe sola döner. Sonra 5-6 konumunda sağ ayak dizlerden yaylanarak çok az sağa dönerek yere basar. Kollar dirsekten kırılarak bel hizasına çekilir. Belin iki yanında duran kollar 7-8 konumunda sol ayak ileri doğru atılırken kollar ile eller yedi sayısında ileri, 8 sayısında geri, 9 da ileri 10 sayısında kollar yere paralel iken ileri ve geri vücut ile sallanarak oynanır. Yenlik üç kez yapılır.

Horon: Üç ayak horonun 1 sayısı ile başlayarak düz horona geçilir. Kollar dirsekler kırık ve parmak uçları yukarıya doğru bakmaktadır. Vücut belden itibaren hafifçe öne doğru eğik olarak oynanır. 1-2, 3-4 ve 5-6 yaylanarak yerinde oynadıktan sonra, 7 konumunda sol ayak öne biraz uzun bir adımla atılır, 8 konumundaki sağ ayak sol ayağın yanında ve arkasında yere basarak, 9 konumu için sol ayak hizasında faka sağa doğru açılır.

Melodinin durumuna ve kadın yapısına uygun olarak yaylanarak oynanır. Maçka Horonlarında bazı zaman komutlar 5 konumunda verilir. Burada verilen kolları daha estetik olarak kullanabiliriz.

Bu horondan sonra iki kez sert (hızlı-çabuk) şekilde aşağıya alınarak horon bitirilecektir.

2. Aşağı alma (Al aşağı); 5 konumunda komut gelir, sağ ayak yere basar, altı sayısında yaylanır, sol ayak ileri 7 konumunda açığa topuk ile yere konur. Kollar dirseklerden kırık ve havaya kalkar, 8 konumda topuk basan sol ayak yere taban ile basarak, 9 konumunda sağ ayak taban ile yere basar, 10 konumunda sol ayak, taban ile yere bastıktan sonra kollar aşağıya indirilmiş olur.

Kollar aşağıya indirildikten sonra, 1-2 konumunda sağ ayak arkaya ve hafif sağa vücutla beraber yere basarken dizden yaylanır. Aynı şekilde kollar da dirseklerden, kırık dizlerin yaylandığı kadar dikine yukarıdan aşağıya yaylanır, 1-2 sayısını yapar. Sonra 3-4 konumu için sol ayak bu sefer sola basar ve yaylanır. Ayaklar çok açılmadan sağa ve sola basmalıdır. Zira hızlı ve çabuk oyunlarda seri hareket gerekmektedir. Bu aşağıya almanın iki estetik farklı yerinden biri burası. 5-6 konumunda vücut karşıya doğru döner, 5 de aşağıya yaylanır 6 sayıda ise ayaklar parmak ucuna kalkarken, kollar düz bir şekilde arkaya ve geriye çekilerek hızlanacakmış hissi verir.

Parmak ucuna kalkan ayaklar ve kollarla hazırlanan vücut 7 sayısında çift ayak zıplamadan, ileriye atlamadan her iki ayak birbirine çok yakın ve aynı hizada olarak çift aynı anda yere düşerler. 7 sayısı ile ileride çift düşen vücut olduğu yerde sol ayak üzerinde sekerek 8 sayısın yapar. 8 sayısında sağ ayak hafifçe yukarı çekilmiştir. 8 sayısında hafifçe kalkan ayak, sağa basar vücut da onunla hafif olarak eğilir. 10 sayısında da durum sol ayak sola basarak yapılır ve figür tamamlanır. Tekrar Horona geçilir.

Horon: Üç ayak horon 1 sayısı ile başlayarak düz horona geçilir. Kollar dirsekler kırık ve parmak uçları yukarıya doğru bakmaktadır. Vücut belden itibaren hafifçe öne doğru eğik olarak oynanır. 1-2, 3-4 ve 5-6 yaylanarak yerinde oynadıktan sonra 7 konumunda sol ayak öne biraz uzun bir adımla atılır, 8 konumundaki sağ ayak sol ayağın yanında ve arkasında yere basarak, 9 konumu için sol ayak hizasında faka sağa doğru açılır.

Melodinin durumuna ve kadın yapısına uygun olarak yaylanarak oynanır. Maçka Horonlarında bazı zaman komutlar 5 konumunda verilir. Burada verilen kolları daha estetik olarak kullanabiliriz.

Bu horondan sonra iki kez sert (hızlı-çabuk) şekilde aşağıya alınarak horon bitirilecektir.

3. Aşağı alma (Al aşağı); 5 konumunda komut gelir, sağ ayak yere basar altı sayısında yaylanır, sol ayak ileri, 7 konumunda açığa topuk ile yere konur. Kollar dirseklerden kırık ve havaya kalkar, 8 konumda topuk basan sol ayak yere taban ile basarak, 9 konumunda sağ ayak taban ile yere basar, 10 konumunda sol ayak taban ile yere bastıktan sonra kollar aşağıya indirilmiş olur.

Kollar aşağıya indirildikten sonra, 1-2 konumunda sağ ayak arkaya ve hafif sağa vücutla beraber yere basarken dizden yaylanır. Aynı şekilde kollarda dirseklerden kırık dizlerin yaylandığı kadar dikine yukarıdan aşağıya yaylanır, 1-2 sayısını yapar. Sonra 3-4 konumu için sol ayak bu sefer sola basar ve yaylanır. Ayaklar çok açılmadan sağa ve sol basmalıdır. Zira hızlı ve çabuk oyunlarda seri hareket gerekmektedir. Bu aşağıya almanın iki estetik farklı yerinden biri burası. 5-6 konumunda vücut karşıya doğru döner, 5 de aşağıya yaylanır 6 sayıda ise ayaklar parmak ucuna kalkarken, kollar düz bir şekilde arkaya ve geriye çekilerek hızlanacakmış hissi verir.

Parmak ucuna kalkan ayaklar ve kollarla hazırlanan vücut 7 sayısında çift ayak zıplamadan, ileriye atlamadan her iki ayak birbirine çok yakın ve aynı hizada olarak çift aynı anda yere düşerler. 7 sayısı ile ileride çift düşen vücut olduğu yerde sol ayak üzerinde sekerek 8 sayısın yapar. 8 sayısında sağ ayak hafifçe yukarı çekilmiştir. 8 sayısında hafifçe kalkan ayak sağa basar vücut da onunla hafif olarak eğilir. 10 sayısında da durum sol ayak sola basarak yapılır ve figür tamamlanır. Tekrar Horona geçilir.

Ve oyun bitirilir…

TRABZON MAÇKA SOLDOY

BIÇAK HORONU KOREOGRAFİSİ

 

 

1. Horon Kurma / Horona Başlama-Artırma;

Duruş: İki ayağın birbirinden uzaklığı, omuz genişliğinden biraz daha dar ve dengeli olarak, iki ayak üzerine dengeli ve dik durulur.


Kollar: Omuz hizasından biraz yukarıda ileriye uzatılarak son derece serbest tutulur. Avuç içleri aşağıya bakacak şekilde, bilek ve dirseklerden hafif kırık olarak tutularak yavaş yavaş kalkar. Kolundan tutulan dansçı ile, sol elin yanındaki, sağ elin, işaret ve orta parmağını üstten kavrayarak sıkmadan, sol el üstte, sağ elle altta olacak ve her iki elin avuç içleri aşağıya bakacak şekilde, bilekten dirseğe kadar olan bölümden, her iki kol birbiriyle temas edecek şekilde birleşik, yan-yana olarak tutulur.


Kurma / Başlama: Sağ ayak üzerinde sekerek, (1) sağ ayak ile sol ayağın sol önüne vücudu çapraz kesecek şekilde adım atılır. Sonra sol ayak sağ ayağın bastığı yerin biraz önüne basar (2) sağ ayak yine sağ tarafa doğru adım atar (3) Sol ayak sağ ayağı takip eder (4) sağ ayak tekrar bir adım öne doğru atılarak (5) ileri gidiş tamamlanır. İleri çıkışta bir kere olmak kaydıyla 5 adımda tamamlanır. Sağ önde olan ayak, aynı düzlem üzerinde tam geriye atılarak başlangıç noktasına yakın yere basar, sayı değeri 1’dir, sol ayak hemen yanına basar, sonra tekrar sağ ayak ile adım (1,2,3) yaparak tamamlandıktan sonra, sol ayak soldan geriye ve sağ ayağın sağ dış yüzeyi ile öpüşecek şekilde yanına ve yere konur. Vücudun rahat ve estetik olabilmesi için, her iki diz de arkadan çapraz ve basılı olduğundan kırık şekilde kalır. Kırık olan sağ ayak dizden yukarı 90 derece kırılarak sağa ve açığa iki sayı değeri kadar zamanda, diğer oyuncunun sol ayağının hizasına konur. Birinci çıkışta olduğu gibi, fakat bu defa 3 kez sağ, sol-sağ şeklinde çıkılarak iki defa daha yapılır. Birinci çıkışla beraber toplam üç veya dört kez yapılır.

Horon Bölümü: Üçüncü veya dördüncü ileri, geri gelmeden sonra sağ ayak yana açılmış iken ve komut ile kollar yukarıdayken üç ayak yani düz horona geçilir. Düz horon: Dizler esneyerek, tabanlar yere tam basar, vücut ise melodi ile hafifçe sağa, sola salınarak 3 kez oynanır.

1. Yenlik: Konumunda komut gelir. Tabanlar yere tam basarken ilk dört sayılık kısımda sadece kollar önden arkaya doğru ilk iki sayıda gelir. Üçüncü sayıda ilk iki sayı ile başın üstüne gelen kollar, vücudun yanına doğru gelecek şekilde dirseklerden kırılarak aşağıya düşerken vücut çift ayak yere düşer. 4 sayıda sol ayak üzerinde yerden çok kalkmadan vücut dik olarak bir kez sekilir. Sağ basarken sol ayak düz olarak dışarıya doğru atılır ve yerine gelir. Üç kez dizler kırık ve sağa sola dönerek yenlik yapılır. 1-2 konumunda sağ ayak arkaya doğru kırık 1-2-3 yapar, sol ayak 3-4 konumunda, dizlerden kırık sola dönülmüş şekilde yaylanarak 1-2-3 yapar. 5-6 konumunda sağ ayak ve sol ayak yine dizlerden kırılmış olarak 1-2-3 yapar vücut sola dönük olduğu için bu hareketler aynı yönde yapılırken, 7-8 konumunda, vücut karşıya paralel olarak düzelirken sol ayak dizden kırık ve açığa 7 konumuna koyar ve yaylanarak 8 sayısı için kalkar, ilk 6 sayısında vücudun yanında olan kollar, yedi sayısı ile dirseklerden itibaren yere paralel ve yumuşak bir biçimde yukarıdan aşağıya doru esner. 9 konumunda ayak sağ basar, 10 konumunda ayak sol basarak yenlik tamamlanır. 3 kez yapılır.

Horon Bölümü: Horon 1,2 Konumunda 1-2-3, 3,4 konumunda 1-2-3 ve 5,6 konumunda 1-2-3 yapar. 7 konumunda sol aya sol ileriye bastıktan sonra, sağa ayak sol ayağın üzerinde sekerek ve her sayıda parmak ucuyla basarak sağa açılır. Sol ayak 7-8-9-10 diye yere taban ile basarken, sağ ayak 8-9-10 sayılarını her sekme de bir sayı yaparak ve sağa doğru her sayıda açılarak 8-9-10 Bu şekilde oynana düz horon / üç ayak 4-5 kez uygulanır

2. Yenlik: Horon kurmada ayaklar sürümeli, yani yana doğru açılarak oynanırken 9 konumunda komut gelir, 10 konumunda üç ayak tamamlanır ve tekrar bir sayısına giderken komutla beraber kollar, 1,2 konumunda öne doğru salgısını yapıp/atılıp geri çekilirken kollar havadan kavis yaparak yerine gelir. 3 konumunda ise kollar dirseklerden vurgu yapar sol ayak ise 3 sayısı içinde sol dış ileriye topuk ile dizler bükülmeden konur. 4 sayısında sol ayak sağ ayağın yanına gelirken kollarda vücudun her iki yanına gelir. 5-6 konumunda ise ayakla 5 de sağ, 6 da sol basarken, kollar 5 de ileriye sallanır ve 6 da yerine yani vücudun yanına gelir. Sağ sol yapılarak geriye gelinir. Bir kez çöküldükten sonra, vücut sol ayak üzerinde taşıtılarak sağ ayak biraz önde ritmik titremeyle sık sara horona geçilir.

1. Aşağı (Aşağıya Alma): Eller her aşağıya almada olduğu gibi, 6 sayı ile indirildikten sonra, dizler her iki ayakta kırık şekilde karşıya ve yukarıdan aşağıya dimdik vücut ile tabanın tamamı yere basacak şekilde durur. Başlar dik, omuz (4) sayı değerinde, sertçe ve geniş olarak çabuk sallanır. (5-6) konumundan sonra, vücut bir dikdörtgen kutu gibi, eller ve kollar bedene çok yakın şekilde ayaklar yerden kalkmadan ve başka herhangi bir vurgulama yapmadan, bir bütün olarak 5-6 da sola, 7-8 de aynı bütünlükte sağa döner. 9/10 konumun da ise, yere tabandan basan sabit ayaklardan sağ ayak kalkıp 9 konumunda sol ayağın yanına vururken, aynı anda sol ayak dizden kırılmadan ileri atılır ve geri çekilir. Tüm aşağıya almalarda olduğu gibi bu hareketlerde üç kez yapılır, fakat bu figürde ilk ikisi aynı şekilde yapıldıktan sonra üçüncüsünde; 7-8 konumunda ve 9-10 konumunda iki kez vücut düz ve dik şekilde yere çökülür.

Ayağa kalktıktan sonra gözler birbirinden ayrılmadan 1. oyuncu da 2. oyuncu da 1,2,3’lü adımlarla birbirinden ayrılarak oval bir daire şeklinde oynayarak döndükten sonra karşı karşıya gelinir ve sık sara horon oynanmaya başlar.  

Karşılıklı horon oynayan horoncular ritmik titremeyle oyunlarına hazzın ve coşkunun en üst düzeyinde seyrederken al aşağı yaparlar. Çarpışma / Gösteri: Omuzlar sallanmadan, sağ ile başlayarak üç adımda bıçakları melodinin ritmiyle ahenkli olarak sallayarak birbirine doğru gelirler. Sert ve keskin bireysel hareketleriyle diğer oyuncunun kafasına koluna veya bacağına doğru bıçak atmaya çalışırlar, karşı oyuncu da aynı kıvrak ve sert hareketlerle bu bıçak darbelerinden kendini korumaya çalışır.

1. Oyuncu; Bıçağı yukarıdan aşağıya rakibinin kafasına vurmak için darbe indirdiğinde, 2 oyuncu onu karşılar. Karşılar karşılamaz bu kez 2. oyuncu bıçağını onun bacağına veya koluna vurmak için sallar.

Çarpışmadan sonra iki oyuncu tekrar ayrılarak elips şeklinde daire çizerek birbirini kollamaya başlarken, birden karşı karşıya gelir, birbirlerine yaklaşmak için, kendi ekseni etrafında tam dönerek rakibini şaşırtırken bu kez aniden yere çökerek üç kez bıçakları birbirine vurdururlar ve ayağa kalkarlar.

Horoncular el-ele tutuşmuştur. Sık sara horonun en hızlı ve ritmik haliyle tüm vücutlarıyla oynarlar.

3. Yenlik: Eller her aşağıya almada olduğu gibi, altı sayı ile indirilir 5 de sağ ayak ile basarken aynı anda sol aya ileriye doğru düz atılır ve sağ ayağın yanına konur. Dizler her iki ayakta kırık şekilde oynamaya devam eder. Arkaya doğru yapılan (1-2) konumu; 1-2-3 konumundaki ilk hareket dizlerden yaylanarak olur. (3-4) konumu; Yine 1,2,3‘lü olarak yapılır, yaylanma devam ediyordur (5-6) konumu; sağ ayak önde yaylanarak 1,2,3 yapar, vücut sola dönüktür. (7- 8) konumu; Sola dönük oynayan vücut sol ayağı kırık bir şekilde 7 konumunda karşıya dönerek yere koya kırılır 8 konumunda yaylanarak kalkar, 9 konumunda sağ ayak, sonra sol ayak basar. Kollar 7 konumunda dirseklerden itibaren yere paralel şekilde yukarıdan aşağıya doğru yaylanır… Üç kez yapılır ve sık sara horona geçilir.

Horon Bölümü: Horon 1-2 konumunda 1-2-3, 3-4 konumunda 1-2-3 ve 5-6 konumunda 1-2-3 yapar. 7 konumunda sol ayak sol ileriye bastıktan sonra, sağ ayak sol ayağın üzerinde sekerek ve her sayıda parmak ucuyla basarak sağa açılır. Sol aya 7-8-9-10 diye yere taban ile basarken, sağ ayak 8-9-10 sayılarını her sekmede bir sayı yaparak ve sağa doğru her sayıda açılarak 8-9-10, bu şekilde oynanan düz horon, üç ayak 4-5 kez uygulanır.

2. Aşağı (Aşağıya Alma): Konumunda komut gelir. Tabanlar yere tam basarken ilk dört sayılık kısımda sadece kollar önden arkaya doğru ilk iki sayıda gelir. Üçüncü sayıda ilk iki sayı ile başın üstüne gelen kollar, vücudun yanına doğru gelecek şekilde dirseklerden kırılarak aşağıya sadece düşerken vücut çift ayak yere düşer. 4. sayıda sol ayak üzerinde yerden çok kalkmadan vücut dik olarak bir kez sekilir. Sağ basarken, sol ayak düz olarak dışarıya doğru atılır ve yerine gelir.

Dizlerden kırık olan vücut üç sayısı boyunca omuz silker, dört sayısında sol ayak tabanlar yerden kaldırılmadan sol topuk dışa, ayak ucu ise sola dönecek şekilde yerden çevrilir. 5 konumunda ise sağ ayak dizden yaylanırken parmak ucuyla sağdan sola doğru düz bir şekilde yeri çizer gibi oyna ve sağ ayak 6 sayısında yerine gelir. 7 konumunda ise sol ayak dizlerden kırık bir şekilde sol dış açığa yaylanarak konur ve sekiz konumunda düzelir. 9 konumunda sağ ayak yaylanarak yere basar, 10 konumunda ise sağ ayak yere basar.

Oyuncular ayrılır ve elips şeklinde ritim eşliğinde dönerlerken karşı karşıya gelirler, havada kendi ekseni etrafında dönerek yere düşerler. Düşer düşmez sanki çarpışacakmış gibi karşı karşıya gelirler her ikisi de bıçakları önde tutarak, ayakları yerden kesilir üç kez zıplayarak aynı anda bıçakları birbirine vurdurarak ses çıkartırlar ve yere düştüklerinde birbirlerine sarılarak horonu bitirirler.

Bıçak tutuş şekli: Bıçağın kabzası avuç içini tam olarak kaplar, kol ileriye doğru vücuttan biraz açıkta durur. Bıçaklar rakip üzerine gelmesin diye sivri ucu önde durur. Bu tutuş rakibini kendine yaklaştırmamak için yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya düz çizgi çiziyormuş gibidir. Bıçaklar kolda ve bilekten rakibini aldatacak şekilde, tamamı melodi ile son derece uyumlu halde, sağa-sola, sola-sağa atılarak rakibini aldatacak an, zaman kollanır.

Çöküşler: Vücutlar dik kaba etler parmak ucunda havaya kalkan topuklara vuracak şekilde olmalıdır.

Genel anlamda oynama tavrı: Trabzon’un her yöresinde olduğu gibi ve dansa anlam veren horon yavaştan, horon Kurma (arttırma) ile başlar. Halkın oynadığı gerçek düzende böyledir. Bıçaklar oynayanların sağ ve sol ellerinde bıçak sapı avuç içinde bıçağın ucu arkaya bakacak şekilde kola bilekte dirseğe kadar yapışık durumda olmalı. Bıçak horon içinde diğer elle asla düzeltilmemelidir. Bıçağa hakimiyetini tek elle hasmına kabul ettirebilmelidir. Yine unutulmamalıdır ki, horonun bir tek ve gerçek düzeni vardır, o da “düz horon”dur. Bütün güzellik ve süslemeler melodi eşliğinde ve bütünlüğü bozmadan had safhada vücut, ayaklar ve dizler ile uyum sağlamalıdır.

Normalde horon kurma düz horonun yavaş yavaş oynanmasıdır. Asla gösteri için sonradan katılan gerekli, gereksiz figürlere aldanılmamalıdır. Melodi yavaş yavaş hızlandıkça horon oynayanlarda aynı tarz ve bütünlük içinde “balık tasviri” gibi melodi eşliğinde yukarıdan aşağıya, vücut estetiğini de katarak son derece yalın bir biçimde, yukarıdan aşağıya, sağa ve sola ritmik, ahenkli titremeyle (Sıksara-Sera-Sıksaray) kollar yukarıda oynamaya başlarken aynı güzellik içinde kolların dinlenmesi için kolların komutla aşağıya indirilmesi (yenlik-ufak-rahat) sağa sola dönerek ağır tempoyla ritim içinde vücutlarıyla estetik sağlayarak horon oynadıklarını gösterirler. Ayaklar ritmik titremeyle oynarken yerden çok kalkmaz (süslemeler hariç). Topuk ve burun vurulmaz. Yürürken olunduğu gibi rahat ve esnek olunmalıdır.

Gösteri yapanları iki farklı savaşçı olarak kabul etmeliyiz. Gösteri bütünlüğü müzikle bire bir uyumu gerektirir. Melodi kıvraksa kıvrak, sertse sert hareket yapılması kaçınılmaz olmalıdır. Özellikle Davul-Zurna ile oynananlar çok coşkulu olabilmektedir. Horoncuların, beraber hareket özelliği, horon kısımlarında üst düzeyde olmalı, horonun bütünlüğünü bozmadan, horoncular ayrı ayrı vücut ve ayak tavırlarını çok farklı şekilde rakibine ve seyirciye hissettirebilmeli, yine vücuduyla ve bıçakla yaptığı kıvrak, estetik hareketleri rakibine üstünlük, izleyene gösteri (şov) zevki vermelidir.

Bıçak Horonu, bugün sadece Maçka Sevinç (Soldoy) Köyünde oynandığı tarzda, havada sert çizgiler ve kavisler çizerek yapılmalı ve hazır olunmalıdır. Gözler her çarpışmada olduğu gibi rakibinden asla ayrılmamalıdır. Bıçak tutmayan el belinin arkasına alınarak bıçak darbelerine karşı korunmalıdır. Rakibe karşı tam hedef olmamak için vücut, bıçak sallarken hafifçe sağa veya (bıçak tutulan ele göre) sola dönmeli, bıçak sallama mesafesi kol boyundan uzun olmalıdır. Vuruşlar önce uyarı nitelinde, sonra da gerçek darbe şeklindedir. Layıkıyla yapıldığı zaman seyir zevki yüksek ve son derece tehlikeli bir gösteridir.

Yere çöküşlerde ve çöküş bittiğinde, tüm vücutla 360 derece, havada sert ve ani dönerek rakibin dengesi bozulmalı ve alt edebilmeye zemin hazırlanmalıdır. Hasmının yapacaklarını anlamaması için yerde diz üzerinde tüm vücut etrafında dönerek ve diz üzerine çökerken rakibin ayak bileklerine peş peşe anlık bıçak vuruşları, alt edilmenin ve yenildiği kişiye saygı göstermenin başladığı andır. Çarpışma bitmiştir, el ele tutuşulur. Horon oynanır ayrılarak havada bıçaklar vurularak gösteri bitirilir.

Bıçak horonunun incelikleri  

Bıçak horonu mutlaka başka bölgelerde de oynanmıştır. Eşkıyalığın, çeteciliğin hüküm sürdüğü geçmiş dönemlerde, özellikle kırsal kesimlerde kahramanlık, kabadayılık yetenekleri öne çıkar. Kavgada, dövüşte ne denli maharetli olunduğunun gösterilmesi bir anlamda düşmana göz dağı verme ve savunma amacı taşırdı. Yukarıda aktardığımız bıçak horonunun ritüel akışından yola çıkarak onun geçmişinde bu anlamda izler aramak yanlış olmaz.

Tüfek, tabanca gibi ateşli silahlar dururken, neden bıçakla kavga edilir? Bıçak horonunda sembolize edilen kavgada maksat öldürmek değil, savaşçılık hünerlerinin sergilenmesi, bu hünerlerin gösterilmesi yoluyla gerçek hasımlara göz dağı verilmesi ve aynı zamanda seyir zevkidir. Zaten gerçek hasımlar arasında değil, genellikle tanıdık veya tanımadık horoncular tarafından icra edilir.

Bu ifadelere dayanarak bıçak horonunun Karadeniz yöresi ve Karadenizli için son derece anlamlı bir oyun-gösteri türü olduğunu belirtmeliyiz. Yöre insanının hareketli yapısı, kıvrak zekâsı ve inatçı kişiliğini yansıtan muazzam bir gösteridir.

Bir gösteri olmakla beraber bıçak oyunu sahicidir. Bu oyunun ustalarının çoğu gerçek bıçak darbelerinin izlerini taşırlar. Birbirini alt etmek için meydana çıkan horoncular bıçağa ve bileklerine olan hakimiyetlerini, rakibini yenmek için melodi eşliğinde hünerlerini sergilerken seyir hazzını yükseltmek ve oyuna sahicilik katmak için hasmına gerçek hamleler yapar.

Bıçak horonu oynarken kesilen, çizilen eller, kollar hatta alınlar söz konusudur. Bıçaklar farklı ritmik hareketlerle rakibi alt etmek için kullanmalıdır. Geçmişte Soldoyluların bıçak horonu gösterilerinde çok sayıda kaza meydana gelmiştir.

Tehlikeli hareketlerden biri de rakibin kafasına bıçağın keskin olmayan yanıyla vurmaktır. Bunu amacı “dikkat et, açığını buldum, istersem seni keserim” mesajı vermektir.

Günümüzde bıçak horonu, bütün bu özellikleri taşımayan gösteri ve seyir zevki zayıf hale dönüşmektedir. Coşkulu bir çarpışma anı, mücadele ruhu ve sahiciliği taşımayan figürlerle bu gelenek zayıflatılmakta. Bıçakla havada daireler çizerek vuruşma hissi yaratmaya çalışmak, çarpışma anında kolları açık tutmak, birbirine arkasını dönerek oynamak gibi yanlışlar sergilenmektedir.

Soldoylu horoncular arasında bıçak horonunda usta olan ve muhteşem gösteri geleneğini bize kültürel miras olarak öğreterek aktaran isimler ise Ali Genç, Emin Aydemir, Kemal Genç, Nihat Genç, Salim Büyükyılmaz, Kemal Büyükyılmaz, Temel Ziya Büyükyılmaz, Kara Temel Genç, Halil Büyükkahraman, Fehmi Genç, Yılmaz Bal, Hasan Genç, Salim Genç ve Necati Genç’tir.

Bizim kuşağımızda Maçka bıçak horonunu icra edenler arasında Aclan Sezer Genç, Özer Genç, Taylan Genç, Bora Genç, Osman Genç, Dursun Akyüz isimlerini sayabiliriz.

Maçka Soldoy bıçak horonunu öğrettiğimiz gençler arasında ise Berat Sadık Genç, Tolga Fatih Genç, Fatih Genç, Baha Demirci, Barış şahin, Onur Eryılmaz ve Ayhan Bahçekapılı isimleri yer almaktadır.

 

SÖYLEŞİLER

HORONUN USTALARI ANLATIYOR

 

Soldoylu eski usta horoncuların tümünün oyunculuk tavırları, üslupları farklıydı. Herkesin farklı bir yapısı, karekteri, kendini melodiyle ifade etme biçimi farklıydı. Ali Genç’in, Habeş Kemal’in, Kara Temel’in, Hasan Genç’in, Nihat Genç’in Recep Genç’in Salim Büyükyılmaz’ın farklı oyunları vardı. Bu tavırlar kişiye özgüdür ve otantik horonu zenginleştiren unsurlardır.

 

Kemal Büyükyılmaz:

HORON ALLAHIN SOLDOYLULARA BAHŞETTİĞİ MAHARET

 

Düğünlerde mutlaka Soldoy horoncuları çağrılırdı. Birlik olup hep beraber giderdik. Maçka kazasında horonu Soldoylular kurardı. Zahordiya’da Kara Mahmut’un oğlu Şakir’in düğününe gittik, ben ilkokuldaydım, kıştı. Köyün genç delikanlıları Emin Aydemir, Ali Genç vardı. Bizi köye 5 kilometre kala Kukulitaş’ta karşıladılar. Yani o kadar itibar gösteriliyordu bize.

Köye gittiğimizde düğün harmanında 2 davul, zurna, kemençe olmasına rağmen kimse bilmediği için horon oynamıyordu. Soldoy ekibi olarak muazzam horon oynadık, bıçak mıçak hepsini oynadık, mahşer gibi kalabalık vardı. Şimdiki gibi bıçaklarla değil, ustura gibi kesen kamalarla bıçak oyunu oynardık, meziyet isterdi.

Hiç unutmam bu düğünde Akçaabatlılardan İbişoğlu Salih sarhoşken bizle bıçak oynamak istemişti, ancak bu riskliydi, azıcık dokunsa bir tarafını keser atar. O yüzden babam onu deynekle kovalayıp oyundan çıkardı.

Yine Paşa’nın Emin ile Ali Ağabey (Ali Genç) bıçak oynuyordu. Çok güzel uyumlu oynarlardı, burada bütün izleyenler ağzı açık hayranlıkla izledi. Horon Allah’ın Soldoylulara bahşettiği bir maharet diye söylenirdi.

1952’de Gülhane Parkı’nda 20 ekibin katıldığı bir festivale gittik. Muzaffer Sarısözen yönetiyordu, mikrofon yoktu, teknoloji yoktu, ananevi kültür bu şekilde bugünlere geldi.

 

Nihat Genç:

HORON KÜLTÜRÜNÜN HALKALARIYIZ

 

Horon nerden geldi, kimden geldi bilmiyorum, halkın kültürü bu, bizim kültürümüz, böyle bulduk, oynadık. İstanbul’a Küçükpazar’a eniştemin yanına çırak olarak gelmiştim. Rahmetli Kemal abi geldi, Yeşilçam’da Allahaısmarladık filmi için adam lazımmış. Kara Temeli, Ali Abim, ben, Caner Abi ile gittik. Filmin konusu İstanbul’un işgalinde geçiyor, işgal komutanının kızını kaçıran Türk subayının hikayesi. Karadeniz’e giderken bir düğüne rastlıyorlar, biz de o düğünde horon oynuyoruz. Benim için ilk horon orda başladı. Filmin horon sahnesinde Kemal Abim (Habeş Kemal) ve Ali Abim (Ali Genç) bıçak oynadı. İki rahmetlinin bu bıçak oyunu yıllarca da devam etti. Film çok tuttu, çok gösterildi ve izlendi. Zaman zaman filmlerde horon sahnelerinde oynadık. Bir başka filmde Öztürk Serengil’in filminde oynadım.

Horonu kimden, nasıl öğrendiğimi doğrusu hatırlamıyorum. Tabii Ali Abim ve babamdan aldığım feyzler vardır. Gençliğimde Paşa Agam ve oğlu Emin Aydemir’den hepsinden feyizlendim. Fakat Paşa Agamın horona duruşu, kol tutuşu, bıçak atışı vardır, çok muazzamdır. Çocuktum, Fidan’ın harmanındaki bir düğünde Paşa Agam babamdan izin aldı, kolumdan tutup beni harmanın ortasına götürdü. Bıçağı elime verdi, orada bana bıçak oyununun inceliklerini gösterdi. Bu ilişkimiz daha sonra da onunla devam etti. Şanslıydım, çevremde çok usta horoncular vardı, ben de onlardan feyiz aldım.

Yapı Kredi Bankasının kuruluş yıldönümünde festival düzenlenmişti. 22 vilayetten halkoyunları ekipleri çağrılmıştı. Biz zaten İstanbul’da tanınıyor, biliniyorduk. Trabzon Maçka’yı temsilen organizasyona katıldık. Fakat ekiplerin memleketlerinde birinci olmaları şarttı. Bunun için Trabzon’a gittik, orada birinci olup döndük, organizasyona öyle katıldık. Soldoy’dan bize rakip olarak başka bir ekip daha gelmişti. Ekibimiz Kara Temel, Emin, Fehmi, Osman, Habeş Kemal, Kemençeci Osman ve bendik. Burada Akçaabat oynadık, siyah yelekleri çıkarıp sahneye çıktık, çok alkış aldık. Emin Abi ile bıçak oyunu oynadık.

Bizim zamanımızda Karadeniz ekibi olarak başka pek ekip yoktu, ancak biz iş olarak bunu yapıyorduk, işleri yetiştiremeyince ikiye ayrıldık. Temel Büyükyılmaz başka bir grup kurdu, arada onla da oynuyorduk.

Bıçak oyununda kazalar

Bıçak oyunu daha çok Maçka ve Akçaabat’ta oynanır. Trabzon’da Ali Genç’le Kemal Genç bıçak oynuyorlardı. Kemal Abi solak bıçak oynardı. Tahta sahneyi toz çıkmasın diye suladılar. Horonun en güzel tarafı çökmedir, çökmeyi tavsiye ederim. Bugünlerde biraz es geçiliyor. Maçka horonunun en önemli özelliği çökmesidir. Ali Genç çökme sırasında yer ıslak olduğundan kaydı, o sırada kamayı sallamıştı, Kemal Abi, ani bir hareketle bundan sıyrılmıştı. Babam Miktar Osman “Ula ne fuşki yeysin, uşağı mı vuracasın!” diye bağırdı.

Horon köyde oynandığı gibi, şehirde yani Trabzon’da da oynanırdı. Bayramlarda köylere haber salınırdı, şenlikler için horoncular çağrılırdı. Paşa Aga ile Aloğlu Ali Çavuş vardı eskilerden bu organizasyonlarda çok yer aldılar. Bunlar müthiş bıçak oynarmış. İlyas, Ömer, Ali. Kömürcülük ve odunculuk yapan Hacıoğulları, İlyasoğulları ve Aloğlularının çocukları. Babamlar anlatırdı. Bu horonlarda Helim Agam (Halim Genç) baş olurdu, çok iyi komut verirdi. Kısa boylu olmasına rağmen “alaşoğli” komutu verdiğinde 2 metre öne gider çökerdi. Davulcu Süleyman Kar da bize çok eşlik etmiştir, usta bir davulcuydu, Abim Ali Genç mutlaka onunla çalışmayı tercih ederdi.

Ali Genç’le Emin Aydemir Mataracı Köyünde bıçak oynarken ufak bir kaza oldu, Emin Abinin kaşı yarıldı. Emin Abi oralı olmadı, fakat izleyenlerde hadise çıkacak diye hareketlenme oldu. Emin’in amcası vardı Kırbo Ali, “Ula ne bağırıyorsunuz, bunların kardaş olduğunu bilmeyimisunuz?” diye bağırdı, ortalık yatıştı.

 

Gençlere tavsiyeler

1949’da İstanbul’a yorgancı olarak geldim. Ekiplerle sürekli iş olarak, profesyonel anlamda horon oynadım, bu kültürün yaşaması için gayret ettim. Bundan sonra yeğenim Aclan bu işi omuzladı, akademik olarak bu işe kafa yordu, devam ediyor. Babası Ali Genç bana bu görevi verdi, benden de ona geçti. O benden de iyi yapıyor. Pek çok horoncu yetiştirdi, inşallah bu işin üniversitesini kurar. Aclan’ın yetiştirdiği kişiler arasında çok yetenekli insanlar var, bunlar horonun yaşaması için büyük katkıda bulunacak, bu halk oyunumuzdur, kültürümüzdür, yaşamalıdır.

 

Fehmi Genç:

HORON EDER, BARABELLİ ATARDIK HERKES BİZE HAYRANDI

 

Hayatım çok neşeli geçti benim. İlk Karadeniz horon ekibi içinde yer alanlardan bir tek ben kaldım, Allah uzun ömür verdi. Her yerde horon oynadım, Soldoylular gitmeden düğün başlamazdı...

Babam Molla Hüseyin Hacıoğullarından şimdi soyadı Genç, caminin imamıydı. Annem Fatma. Allahın rahmetine kavuştu hepsi. 10 yaşında yetim kalınca gurbete çıktım, İstanbul’a geldim. İlk gelişim Küçükpazar’a. Sonra muhtelif yerlerde ticaret yaptım, sanatı öğrendim.

Horona çocukken başladım, uzaktan davul sesi duysam hemen oynamaya başlardım, kendi kendime öğrendim. İstanbul’a geldikten sonra çocukken, gençken düğünlerde araya girerek horonu öğrendim.

O zamanlar köyde meşhur horoncular Yetim Temel Genç, Helimin Osman, Muhammet, Habeş Kemal, Kara Recep Genç, Tek tek Kahraman, Tektek Bilal, Kusur Mustafa Aydemir, Talip Yolsal idi. Hepsi Allahın rahmetine kavuştu. Bunlardan etkilendim, heves ettim. Horon dedin mi bambaşka...

Karabdal’a giderdim, horon oynardım, gitmediğim yer kalmadı benim. Türkiye’nin her yerine gittim, horon oynadım. Düğünler olurdu, hemen bizi çağırırlardı. “Ali Genç, Fehmi Genç sahneye” derdiler. Sadece bizim köyde değil, diğer köylerde de düğünlerde bizi çağırırlardı, giderdik.

Horon dedin mi Soldoy bilinirdi, bizi çağırırlardı. Horonu en iyi Soldoylular oynardı. Eski oyunlar bambaşkaydı... Zurnayı Veizoğlu Hüseyin Kıranda, davulu Kara Gençağa ile Kazım çalardı, çok iyi sanatçıydılar. Benim zamanında İspela’dan Kemençeci Fehmi’yi çağırırdık, İlaksa’dan Kral Muzaffer gelirdi, çok iyiydiler.

Bıçak oyunun en iyi oynayan Kusur Mustafa, Talip Yolsal, Tektek Bilal, Tektek Ramazan. Miktar Osman bambaşkaydı. Paşa Ağa Aydemir çok güzel oynardı, iyi horoncuydu, Trabzon’da tanınırdı. Köylere giderdik.

İlk Karadeniz oyununu kuranlardan hayatta kalan tek benim. Tertip edenlerden Nuriosmaniye’de Yorgancı Hasan Çavuş vardı. O ekipte oynayanlar Talip Yolsal, Tektek Kahraman, Tektek Bilal, Kusur Mustafa Aydemir. Onlar benden yaşlıydı ama ben hevesliydim, ekibe girmiştim.

Beylerbeyi Sarayı’nda 1936’da bir organizasyon tertiplendi, Atatürk motorlan geldi. Vali Muhittin Üstündağ Atatürk’ü tanıttı, herkes alkışladı. Atatürk’e gösteri yaptık. Yunanistan’a da gittik. Gümülcine’de Kavala’da gösteri yaptık, Serez’e Atina’ya gittik, 1 ay kaldık. Hep horon oynadık, çok iyi karşıladılar. 1963’te. Başbakan Karamanlis’ti, Kıbrıs hadisesi çıkınca aramız açıldı. Orada Maçka’dan göç edenlerde tanıştık, ağladılar.

Horon bozuluyor, ahenk, titreme, figürler, çökmeler giderek bozuldu. Halbuki bunun ananeviye uygun yapılması lazım. Şimdiki oyunlar twiste benziyor, çabuk oynanıyor, bu yanlış. Eskiden akşama kadar oynardık ama yorulmazdık. Eski oyuncuların oynadığı şekilde yeni gençlere öğretmek lazım, yoksa ananeviden çıkıyor.

 

Temel Ziya Büyükyılmaz (Kemal Yılmaz):

FESTİVALLERİN YILDIZIYDIK

 

1957’de Trabzon’a festivale gittik, Ali Genç, Kemal Ağabey, ben, Fehmi Genç, Nihat Genç, Kara Temel, Paşanın Emin, Kemençeci Osman. Orda 11 ekip geldi, ilçeler arasında birinciliği aldık. Aynı yıl İstanbul’da bir bankanın düzenlediği festivale katıldık. Çeşitli vilayetlerden 23 ekip gelmişti. Açık Hava Tiyatrosu’ndaki festivalde biz Karadeniz ekibi olarak birinci olduk. Ekipte Ali Genç, Fehmi Genç, ben Temel Ziya Büyükyılmaz, Temel Genç, Kemal Genç, Emin Aydemir, Nihat Genç, Osman Kemençe çalıyordu.

İlk Karadeniz horon ekibi kurucuları şunlardı: Ali Bal, Talip Yolsal, Bilal Genç, Çolak Abdullah, Kahraman Genç, Yetim Genç. Tümü Soldoylu. Atatürk Dolmabahçe Sarayı’ndaki Çolak Abdullah ve Yetim Temel’in kolunda horon oynadı. Meşhur Davulcu Feyizoğlu vardı bizim köyden onu çağırdılar. Nedim Otyam bu horonun fotoğraflarını çekmişti, fakat bunlara ulaşamadık.

İlk Soldoy horon ekibine Rizeli Salih isimli kişi kemençe çalıyordu. Kristal Gazinosu’nda sahne alıyorlardı. O büyüklerin ekibinden sonra Hırbo Ali, Filiz Sabri, Kemal Genç, Klüp Recep gösterilere devam etti. Bunların dışında Şevket Genç ile Osman Genç tiyatrolarda oynamaya başladı.

Ben 1945’te İstanbul’a geldim, 1946’da Kemal Abi ile oynamaya başladım. Kardeşim Salim ile Şevket aynı ekipteydik. Osman Genç kemençe çalıyordu. 1951’de askere gittim. Askerden geldikten sonra İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay zamanında Gülhane eğlenceleri başladı. Burda Karadeniz ekibi, Siirt ve Erzurum ekiplerini aldılar. Habeş Kemal Genç’in başkanlığında bu gösterilere katıldık. Ben, Ali Genç, Fehmi Genç, Salim Büyükyılmaz Kara Temel, Hasan Genç, Nihat Genç ile oynamaya başladık. Bir yıl oynadıktan sonra ben Kemal Ağabey’den ayrıldım. O dönemde bizden başka Karadeniz ekibi yoktu, olanlar yine bizim büyüklerimiz eski Soldoy ekibi vardı. Başka hiçbir yerde profesyonel olarak çalışan ekip yoktu.

Kemal Genç’ten ayrıldıktan sonra bir ekip de ben kurdum. Kemal Ağabey ile Ali Genç, Nihat Genç, Şevket ve Sabri çalışıyordu. Benle de Hasan Genç, Fehmi, Salim vardı. Osman Genç onlara çalıyordu bize de ismini unuttuğum biri çalıyordu.

Demokrat Parti zamanıydı. Ben parti kanalıyla Gülhane Şenliklerinin sahne amirliğini aldım. Kemal Genç’le iki ayrı ekip olarak orda çalışmaya başladık. Festival işini aldım. Açıkhava Tiyatrosu’nda oynadık, valinin himayesinde Ankara’ya gittik 3 gün orada oynadık. Oradan İzmir’e geçtik. İzmir Fuarı’nda bir hafta oynadıktan sonra İstanbul’a döndük. Tekrar Gülhane Parkı’nda sahneye çıktık. Ali Genç, ben, Nihat, Fehmi, Recep, Kara Temel, Salim, Hasan ile beraber oynadık. Çok çalıştık. Bundan sonra Kervansaray Gazinosu’na girdik. Burda da Fehmi, Sabri, Hasan ve Nihat ile oynadık.

Federasyonda folklor hocalığı yapmaya başladım, 3 yıl çalıştım. 1960’lı yıllarda okullarda halk oyunları yoktu, bunu da biz başlattık.

 

Selahattin Yılmaz:

SOLDOYLULAR GİTMEDEN DÜĞÜN YAPILMAZDI

 

Eski zamanlarda benim duyduğuma, anlatılanlara göre, cıvar köylerde düğün olduğunda Soldoylular gitmeden o düğün yapılmaz, Soldoyluların gitmediği, horon oynamadığı düğün düğün sayılmazdı.

Soldoy’un bu özelliği nerden geliyor? Bir defa bu gösteriş için yapılan bir şey değil. Ruh, karakter, heves, sevgi, tutku olayıdır. Bu tutku, özveri insanın kanında olacak. Yoksa iş olsun diye olmaz. Horon işinin önderleri Hacıoğlu Osman Aga (Miktar Osman Genç), Kemençeci Saffet’in babası Muhammet. Bunlar horon oynadığı zaman herkes işini gücünü bırakır onları izlerdi. Öylesine muazzam oynarlardı.

Sonraki dönemlerde Hasan ve Nihat Genç kardeşlerin bıçak oyunlarını hiç unutmam. Birinci Dünya Harbi’nden sonra İstanbul’a gelenlerce yayıldı. Özellikle gazinolarda horon gösterisi işin sevilmesi ve yaygınlaşmasına yol açtı. Kara Temel, Habeş Kemal, Ali Genç, Temel Ziya 50-60 yıl öncesinin akıllarda kalan önemli isimleriydi.

Horonu en iyi icra eden Soldoylu Hacıoğulları sülalesidir, yani Genç Ailesi. Bu genetik bir olay bana göre, bu kadar tutkuyla, maharetle bunu icra etmelerinin başka bir izahı yok.

 

Ali Genç

Kemençeci, türkücü ve Soldoy gösteri ekibi yöneticisi

 

1923 yılında Maçka’nın Soldoy (Sevinç) köyünde dünyaya geldi. Babası Hacıoğlu Miktar Osman, annesi İlham Hanım. Horona çocukluğunda babası Miktar Osman’ın teşvikiyle başladı. Babası ve dönemin usta horoncularından oyun yeteneğini geliştirdi.

Hem kemençe hem mahalli türkü sanatçısıdır. Yörede pek çok düğün ve şenlikte genç yaştan itibaren eğlence kültürünün içinde yer almıştır. Ancak yörenin ekonomik şartları yüzünden gurbete çıkmak zorunda kalmıştır. 25 yaşında önce Zonguldak’a ardından İstanbul’a göç etti.

Kapalı Çarşı’da yorgancılık mesleğine başlamış ve uzun yıllar devam ettirmiştir. Bir yandan da müzik ve horon gösterisi çalışmalarına devam etmiştir. Karadeniz Milli Oyunlar Ekibiyle yarışma, gösteri ve festivallerde yer almış, ekibin liderliğini yapmıştır. Yarışma ve festivallerde ödüller almıştır. Şöhreti yurt dışına taşmış, Almanya’daki gurbetçiler tarafından da çok sevilmiş ve Kemençeci Ali adıyla korsan plakları çıkarılmıştır.

Osman Genç, Saffet Genç, Yusuf Yıldız, Sami Mataracı, Muzaffer Aktürk, Hasan Genç, İbrahim Noyan, Sürmeneli Salih Keleş, Fahrettin Dilaver, Ali Köroğlu, Bahattin Çamurali, Nazım Çubuk, Mehmet Sırrı Öztürk gibi ünlü kemençe sanatçılarıyla çalışmıştır. “Bu İstanbul Kızları,” “Hey Gidi Osman,” “Başına Başlık Alayım”, “Mini Etek”, “Canım Şoför Kardaşım” gibi tanınmış sevilen türküleri bulunmaktadır. Eserleri arasında bulunan, “Yurt Güzellemesi Benim Bir Sevdiğim Var Cumhuriyet” adlı türküsünün ayrı bir önemi vardır.

Kendinden önceki kuşaktan devraldığı Maçka Soldoy horon kültürünün sahne gösteri düzeyinde sürdürülmesi sağlamış ve çocuklarına da horonu öğreterek kültürün devam ettirilmesine katkı sağlamıştır.

Çalışmalarına vefat ettiği 1988 yılına kadar devam etmiştir.

 

YAŞAYAN HORON

HORON NASIL ÖĞRETİLMELİ?

 

Büyüklerimizden devraldığımız horon kültürünü yaşatmak bugün bizlerin sorumluluğu altındadır. Bu düşünceyle bu kültürün bozulmadan, geleneksel özellikleriyle yaşatılması ve bizden sonraki kuşaklara taşınması amacıyla çalışmalar yapmaktayız.

Avrupa ve Anadolu yakasındaki dernek merkezlerimizde her yaş grubuna yönelik düzenlediğimiz etkinliklere katılan gönüllülere otantik özellikleriyle horon oynamayı öğretmekteyiz.

Heves, merak, spor, stres atma, sosyal aktivite, kültürü yaşama gerekçelerinden hangisi olursa olsun, horon oynamak bu beklentilerin tümüne birden karşılık veren mükemmel bir halk dansıdır.

Horonevi adı altında yapılan çalışmalarımıza her yaştan, her meslek grubundan, her çevreden ve eğitim düzeyi ne olursa olsun herkes katılabilmekte ve horon oynamayı öğrenmekte. Bu programlar, horon oynama seviyesine göre düzenlenmiş grupların özel çalışmaları, horon çeşitlerine göre düzenlenmiş özel grupların çalışmaları, geniş katılımlı horon geceleri, horon amaçlı geziler, özel etkinlikler ve gösteri ekibi faaliyetlerinden oluşmakta. Geleneksel kültürün yaşatılmasını amaçlayan, gönüllü katılımcıların yer aldığı muhabbet (baragas) gibi özel etkinlikler yapılmaktadır.

Bütün bu aktivitelerin temel amacı, horon kültürünün bir yaşam biçimi, zengin halk kültürünün yansıması olarak benimsenmesini sağlamak. Katılımcılara sabırla ve özenle bu kültür aktarılmakta, belli bir süre içinde hiç dans bilmeyenler dahi horon oynayabilir düzeye getirilmekte.

Türkiye’de genelde eğitmenler okullarda ve konservatuarlarda gösteri düzeni uygulamasıyla yetiştirilmekteler. Oysa belli yaşa gelmiş, kültürünü yaşamak için veya eğlenmek için horon oynamak isteyen insanları bir gösteri grubu gibi çalıştırmak doğru değildir. Kursiyerlerin amacı gösteri grubu oluşturmak değil, gittikleri yerlerde horon oynamak ve eğlenmektir.

Bir kursta gösteri grubu esası ile çalışanlar, daha sonra horon oynamak için ne kadar bir araya gelebilirler? Bir düşünün; bir köy düğününde Recep Amca, Hasan Dayı ya da Temel Abi gösteri için mi horon oynamaktaydılar? Hayır, onlar kendini müzikle, dansla ifade etmek, haz duymak, eğlenmek ve keyif almak için oynamaktalar.

Bundan dolayı Horonevi çatısı altında bizim vermeye çalıştığımız horon eğitimi tamamen farklı bir anlayışa dayanır. Katılımcılarımız burada gösteri düzeninde oynamak için değil, yukarıda izah etmeye çalıştığımız gibi, horonu yaşamak için oynamaktalar.

Bu yüzden Horonevi’nde, horon halkasının uyumu, bütünlüğü esas olmakla birlikte, bireysel yetenek ve becerilerin öne çıkarılması teşvik edilir. Bu horon tavırlarının oluşmasını sağlayan estetik hareketler ve figüratif süslemeleri zenginleştirir.

Horonun Geleneksel Kaynağı Yaşıyor 

Bizim benimsediğimiz Soldoy Köyü geleneğine dayanan horon, koreografiden önce bunu esas alır. Süsleme vardır, bireysel estetik vardır, tavır vardır, horonun olmazsa olmazı ritmik titreme (sıksara-sera) vardır. Bizim öğrettiğimiz horonda katılımcılar bunları öğrenmekte ve uygulamaktalar.

Bu eğitim akademik bir kaynaktan değil, geleneksel bir kaynaktan gelmekte. Çünkü yöreye has yaşam tarzının şekillendirdiği, otantik kaynaklardan beslenen bir kültürel değer, klişelerle yaşatılamaz. Horon bizde dededen toruna horon halkası içinde aktarılarak gelen bir değer. Bugün bu kültürü temsil eden kişiler olarak, onu kaynaklarından uzaklaştırmadan, otantik değerleriyle yaşatmak ve yeni kuşaklara aktarmak istiyoruz.

Horon bir romandır, filmdir, destandır. Giriş, gelişme ve sonuç bölümleri vardır. Doyasıya yaşanması ve doğru algılanması için bu nitelikleriyle icra edilmeli. Horon halkasında sevgi, saygı vardır. El ele tutuşmanın erdemine inanan kişiler olarak horonun felsefesinin yaşatılması ana gayemizdir.

 

HORON KÜLTÜRÜNÜ AKTARDIĞIMIZ KİŞİLERDEN

DUYGU VE DÜŞÜNCELER

 

Tolga Genç

1989, Gösteri Ekibi Üyesi, Horon Eğitmeni

Horona çocukken başladım, akrabam olan Aclan Sezer Genç’ten öğrendim. Milli Eğitim Bakanlığı Halk Eğitim Merkezi Halk Dansları Öğreticisiyim. Yaşamımı dansçı ve eğitmen olarak sürdürüyorum. 2004 yılında Aclan Sezer Genç’in kurduğu gösteri ekibinde yer aldım. Dört yıllık horon eğitiminin ardından sahneye çıkmaya başladık. Horon benim için eğlenceli bir trans hali, inanılmaz keyif ve haz duyduğum bir dans. Geleneksel horonu Aclan Hoca’nın geliştirip sistematize ettiği programla uyguluyoruz. İnsanlar hareketli ve eğlenceli bir sosyal yaşam için horonu seviyorlar ve horon oynamayı arzu ediyorlar.

 

Baha Demirci

1989, Gösteri Ekibi Üyesi

Horonevi’ne 2004’ten beri devam ediyorum. Horon en az diğer danslar kadar değerli ve önemli olan bir kültür mirasıdır. Horon tepilmez, horona durulur, horon edilir ya da oynanır. Burası bağnazlıktan uzak, kadınlı, erkekli 7’den 70’e ayrımsız ve takıntısız horon oynayabileceğiniz ender yerlerden biri. Horonevi’ndeki eğitim, alaylı yetişmiş eğitmenler tarafından daha doğal bir silsile yöntemi ile veriliyor. Bu da estetik ve coşkuyu hissetme açısından en faydalı eğitimlerden biri. Aclan Hoca bahsettiğim alaylılığın son noktalarından biri. Bana göre kısaca ayak parmağından saç teline kadar horonu hissedip bunu tüm vücuduna yansıtarak horon oynayan ve eğitim veren en iyi eğitmenlerden biri. Horon kültürüne siyaseti, sporu ve inançları karıştırmadan, sadece kültür adına horonla eğlenmeye ve öğrenmeye devam etmek gerekir, horonun ortak payda olduğunu düşünüyorum.

Onur Eryılmaz

1982, Gösteri Ekibi Üyesi

Karadeniz müziğine çocukluktan beri ilgi duydum. Çocukken kendime oyuncak kemençe yapardım. Aclan Sezer Genç’i bir horon çalışmasında izledim, bir ekip kurmuştu, onun teklifiyle horon ekibine katıldım. 4 yıl süren eğitim çalışmasının ardından Karadeniz erkek horon ekibi olarak gösterilere çıkmaya başladık. Horon bana göre insanın iç dünyasını dışa vurmasıdır. İçten gelen bir şey, kendini ifade etme biçimidir. Akçaabat, Hozangel, Sürmene sallaması horonlarını gösteri düzeyinde oynuyorum. Aclan Hoca’nın yönlendirmesiyle yine burada davul çalmayı öğrendim.

Barış Şahin

1995, Gösteri Ekibi Üyesi

Çocukluğumdan beri horona ilgi duydum. Kuzenim Tolga Genç’in yönlendirmesiyle horona başladım. 2011’den beri Horonevi’nde horon oynuyorum. Eğitimini geliştirerek eğitmen ve gösteri ekibi üyesi oldum. Horon oynarken kendimi iyi hissediyorum. Düşünsel yorgunluğu ve stresi horonla atıyorum. Aclan Hoca’nın tekniklerini kendisinden bir şeyler katarak en doğru şekilde uygulamaya çalışıyorum. Meraklılarına horon öğrenmenin sabır gerektirdiğini, acele etmemelerini ve çalışmalarını öneriyorum.

Adem Erdoğan

1986, Gösteri Ekibi Üyesi

Memleketimden dolayı horon tutkum var, Horonevi ekibinin Maçka koreografisini Youtube’da izledikten sonra çok beğendim. Gösteri ekibinde yer almak istedim ve Horonevi’ne gelerek eğitim aldım. Horonevi, çok farklı işleyişe ve disipline sahip. Hiçbir ayrıntıyı kaçırmadan, özümseyerek horon oynatıyor. İyi bir eğitim sistemi var. Gösteri ekibi sürekli çalışmayı gerektiriyor. Ekip üyelerinin dostluğu ve kaynaşması başarılı olmasında ana etken. Burası güçlü bağları olan büyük bir aile. Çok çalışmanın yanında estetik arayışı ve çalışma disiplini ön planda. Aclan Hoca horonun piri. Çok farklı ve derinlikli birikimi var. Bu işe yıllarını, emeğini verdi. Kültürün yaşamasında katkısı büyük. Kendini horona, kemençeye, kültüre adayan biri.

Berat Sadık Genç

1987, Gösteri Ekibi Üyesi

Horon tutkusunu Büyük Dedem Osman Genç, Dedem Ali Genç ve Babam Aclan Sezer Genç’in ardından ailemizin dördüncü kuşak bireyi olarak yaşıyor olmaktan memnunum. Horon belki de bizim kaderimiz. Bu kültürün yaşatılmasında, Maçka’dan İstanbul’a taşınması ve insanlar tarafından sevilip ilgi bulmasında aile büyüklerimizin gösterdikleri çabanın önemli bir katkısı olduğunu düşünüyorum. Horon her yerde oynanıyor, ama bizim yaptığımız şekliyle, büyüklerimizin bize aktardıklarından yola çıkarak, kültürü bozmadan, Soldoy Köyü geleneğine bağlı kalarak ve doğru şekilde geniş kitlelere öğretilerek yaşatılmasının bence ayrı bir önemi var. Şimdi bu sorumluluk bizim ve bizden sonra gelecek kuşaklardadır. Büyüklerimizin emaneti horon kültürünü taşımak ve sürdürmek benim için bir onur, vefa ve gönül borcudur.

Yunus Emre Kurt

1988, Kemençe sanatçısı, Gösteri Ekibi Üyesi

Horonevi’nde Aclan Sezer Genç ile 2010 yılından beri çalışmaktayız. Gösteriye çalmam için bir arkadaşımın önerisiyle kendisiyle tanışmış oldum. Uzun zamandır çeşitli dernekler ve folklör ekipleriyle çalıştığım için, özellikle Maçka bıçak horonu dolayısıyla adını biliyor ve takip ediyordum. Aslında Aclan Hoca’yla tanıştığımda derneklerle çalışmayı ve sanatçılara çalmayı, yeterli ilgi göstermeyişleri ve emeğimin karşılığını alamadığımdan dolayı bırakmıştım. Sadece Beykoz’da kemençe dersleri vermekteydim. Aklıma yatmayan, keyif almadığım yerde çalmak istemem. Çalarken kafamda soru işaretleri olmamalıdır.

Fakat Aclan Sezer Genç’i iyi bildiğim için çağrısını kabul ederek o gösteriye tereddütsüz gittim ve çaldım. Sonrasında uzun süreli birlikteliğimiz devam etti. Bu sırada, horon bilgisi, birikimi, kültürü, insanlara horonu ve Karadeniz kültürünü öğretmedeki ustalığına yakından tanık oldum. Burada Karadenizli olsun olmasın herkese ayrım gözetmeden horonu aktaran kaliteli bir oluşum kurmuş. Ben de bu oluşuma heyecanla katıldım, maddi beklentilerin ikinci planda olduğu, keyifle çalıp söylediğim Horonevi Derneği Karadeniz kültürünü yaşatan muazzam bir atmosfer. Teşekkürler Aclan Sezer Genç ve Horonevi Ailesi...

Arzu Aytur

1979, Yönetici Asistanı

Horona 2015 yılında başladım. Horon, Karadeniz dalgalarının, coşkusunun müzikle harmanlanıp insan bedenine yansıması; bireysellikten uzak, zincirin parçası olmayı, birlikte hareket etmeyi öğreten bir sanat.

Horonevi saygılı ve saygın duruşa sahip insanların bir araya geldiği, aile havasında gerçekleştirilen sohbetlerin olduğu bir yer. Birbirini tanımayan insanların bile Horonevi’nin internet sitelerindeki aktif fotoğraf, video paylaşımları sayesinde aşinalık kazandığı bir yer. Düğünler, eğlenceler, geziler kadar halkayı temsil eden her bir bireye kötü günlerde de ‘buradayız’ deme nezaketini gösteren, yeter ki halkanın bir parçası olduğunu kabullen, sana da burada yer var diyen bir yerdir...

Motivasyonu yüksek ve “Burada yanlış yapmak serbest” cümlesiyle insanı yüreklendiren, benim gibi “Ben yapamam” diyenlerin bile kendisine karşı oluşturduğu önyargısını yıkan, zorlandığımız zamanlar olsa da emek verdikten sonra “Evet, ben de yapabiliyorum” dedirten bir yer.

Aclan Hoca, dansı önce matematiğe, matematikten damıtarak eğlenceye dönüştüren coşkulu, iletişimci yanı kuvvetli biri. Ben öğrendiysem azim ve devamlılıkla birlikte herkes öğrenir...

Her yörenin farklı bir kültürü var elbet ve bu bir sevda işidir, ona tutulanlar onu yarınlara taşımak isterler. Ben Karadenizli bir aileden gelmeme rağmen Karadeniz kültürüne yabancı biriyim. Bir parça da olsa kenarından bu kültüre adım atmış olmaktan dolayı mutluyum.

Jülide Karyağış

(1971, Bankacı)

2015 yılında horon oynamaya başladım. Horonu çok seviyorum, bu kültür genlerimde var, bu yüzden horon oynamaya karar verdim ve Horonevi’ne geldim. Burasını evim gibi hissediyorum, samimi, eğlenceli ve disiplinli bir yer. Aclan Sezer Genç, horon kültürünü yaşam tarzı olarak benimsemiş birisi. Son derece başarılı ve işini oldukça iyi yapıyor. Horonun bizden sonraki nesiller tarafından da öğrenilip yaşatılması için üstün bir emek ve çaba sarf ediyor. Horon öğretirken büyük bir ciddiyet, özen ve sabırla hareket ediyor. Ben kendi adıma çok geç başladığımı düşünüyorum, bu yüzden horon sevgisini çocuklarla paylaşmalıyız.

 

Kadriye Yücel

1961, Emekli

Horona 2009 yılında başladım. Horon hayatımda önemli bir yere sahip. Böylece spor, eğlence ve terapi konularında başka alternatifler aramama gerek kalmadı. Horonevi, çok güzel dostluklar kurabileceğiniz, eğlenerek öğrenebileceğiniz, piknik, yurtiçi ve yurtdışı seyahat, çeşitli geceler gibi birçok etkinliğe katılabileceğiniz tam bir aile ortamıdır. Horonevi, bence horonu ve horon kültürünü öğrenmek için en doğru adres. Aclan Hoca, yılların birikimi ile horonu en doğru ve en kolay şekilde öğretmekte. Mesela ben, 45 yaşından sonra horon öğrenmiş biri olarak hem yurt içinde hem yurtdışında çeşitli gösterilere çıkabildim. Horonu gençlere sevdirmeye çalışmalıyız. Bence eğitmenlerin özellikle otantik oynama üstünde durması ve teşvik etmesi de önemli.

Cezmi Demirci

1962, Bankacı

Horonevi, bizim kültürümüzü tam anlamıyla yaşayabileceğimiz ailece, çoluk çocuk gelebileceğimiz bir ortam. Bu başka yerlerde yok. Buraya geldiğimde her şeyi unutuyorum, örneğin bel fıtığım var, ama horon oynadıktan sonra ağrım sızım kalmıyor. Her şeyi unutuyorsun, beyni resetliyor diyebilirim, herkese tavsiye ederim. Torulluyum, çocukluğumdan beri horon oynarım, ancak Aclan ile başladıktan sonra bana çok katkısı oldu. Horon estetiği, sahne gösterisi onun sayesinde çok gelişti. Horon biliyor olmak da önemli değil, hiç horon bilmeyen pek çok arkadaş buraya geldikten bir süre sonra dört dörtlük horon oynayabiliyor. Bunların birçoğu da Karadenizli değil. Kimse oynayamam demesin, herkes horonu öğrenebilir ve öğrenmelidir, çok büyük bir keyif.

Doğa Sağlar

1974, Turizmci

Horona 2010 yılı sonunda Horonevi’nde başladım. Horon benim için terapi. Horonevi benim evim orada hep rahatım. Horonevi’nde horon eğitimi sürekli çeşitleniyor, gelişiyor ve verimliliği artıyor. Aclan Hoca’nın eğitim sistemi yürüyebilene horon öğreten sistemdir. Horon kültürünün yaşaması için çocuklarımızı bu kültürün bir parçası olarak yetiştirmeliyiz. Kültürün devamı için çocukları ve gençleri dahil etmemizin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yarının anne babaları onlar olacak. Karadeniz’i görmemiş, tatmamış, hatta merak etmeyen Karadenizliler beni çok şaşırtıyor. Yozlaşmış şehir kültürünü kırmak gerekiyor. Horon Evi’nde tüm insanları ve kültürleri kucaklamanın esas olduğu öğretiliyor.

Şeniz Pamuk

1963, Psikolog

Horona 2011’de başladım. Horon, dans olarak insanın asla rehavette olmasına izin vermeyen, enerjik, ritmik; bir yandan gruba uymayı gerektirirken bir yandan da insanı özgür bırakan bir dans. Benim için bir tür meditasyon, bir tür arınma anlamına da geliyor. Müziğin kâh sakin kâh dalgalı olması insanın her türlü duyguyu yaşamasına da izin veriyor.

Horonevi, benim için bir dans evinin çok çok ötesinde bir yer. İnsanı kucaklayan ve ailenin hemen bir üyesi haline getiren, çok sıcak bir ortam. Zaman ilerledikçe, dostluklar pekiştikçe, horon kimi zaman sadece bir araç olarak kalabiliyor. Horon çerçevesinde paylaşılan etkinlikler çoğalıyor, derinleşiyor. İnsanın kimliğinin bir parçası oluyor neredeyse

Ben dansa hiç yatkın olmayan bir insan olarak başladım Horonevi’ne. Eğer eğitim katı ve sadece estetiğe yönelik olsaydı kısa bir süre içinde bırakırdım. Ancak eğitmenlerin sabrı, herkesi kendi yeterlilikleri içinde kabul etmeleri ve motive etmeleri, benim de bunca zaman bu çatı altında kalmamı sağladı. Bu eğitim anlayışı hiç şüphesiz Aclan Hoca’mızla başlayıp genç eğitmenlere de aktarılan bir anlayış. Dolayısıyla bugün değilse yarın, yarın olmazsa öbür gün, mutlaka öğreniyoruz.

Aclan Sezer Genç için adımların doğruluğundan çok kişiliğin doğruluğu önemlidir. Dürüst, samimi, içten bir insanla sonsuza kadar uğraşıp onu horon oynayacak hale getirir; aksi takdirde bakar, izler ve el sıkışıp ayrılır. Bunun dışında, bir kadın olarak bir ortamda bu denli rahat, özgür ve söz sahibi olmak da onun sayesindedir. Pes etmeyen kişiliği ile horonu en doğru ve özgün şekilde öğretmekle kalmayıp sizin o çatı altında yer alan etkinliklere katılıp Horonevi ailesinin bir parçası olmanız için de elinden geleni yapar. Bu değerleri genç eğitmenlere de aktarır.

Horonevi son derece özgün, benzeri olmayan bir oluşum. En büyük dileğim, Aclan Hoca’nın sadece çay-kahve içmeye uğrayacağı, tüm organizasyon ve eğitimlerin genç eğitmenler tarafından, aynen onun ciddiyeti, çalışkanlığı ve yaratıcılığı ile üstlenilmiş olduğu bir Horonevi.

Banu Hayta

1972, Ekonomist

Horona 3 yıldır Horonevi’nde devam ediyorum. Annem Karadenizli, 40’lı yaşlardan sonra ilgi duymaya başladım. Hocayı telefonla aradım, bana güven verdi, başladım ve devam ediyorum. Horona çok zevk alarak başladım. Çocuk yaşlarda başlansa daha iyi olurdu belki, ama hoca ve diğer eğitmenlerin çok iyi olduğunu düşünüyorum. Disiplinli ve özveriyle sürdürüyorlar. Horonevi’nde saatler, devamlılık çok önemli. Burada hem spor yapıyoruz hem işin gerilimini atmak psikolojik olarak çok iyi geliyor.

Yeliz Çebi

1975, Doktor Asistanı

Horona Horonevinde başladım, Karadeniz kültürüyle uzaktan yakından ilgim yoktu, 6 yıl önce kızım kemdi kültürünü öğrensin diye getirmiştim, fakat kemençenin sesi beni inanılmaz etkiledi. Burada erkeklerden çok kadınların çok olması, kadına gösterilen saygı, erkek oyunlarını kadınların oynayabiliyor olması önemliydi. Şunu da gördüm, iş, mevki, meslek, hiçbir fark gözetilmeksizin herkesin horon halkasında aynı müzikle, aynı heves ve keyifle dans etmesi beni müthiş etkiledi.

Tanıdık tanımadık, arkadaş ya da değil, hiç önemli değil, aynı uyumla hareket ediliyor. Bunun sebebi Aclan Sezer Genç, hem çok iyi bir eğitmen, hem de insan ilişkilerinde çok iyi bir uyumu var. Kadınların rahatsız edilmemesi, huzur içinde gelip gitmesine burada çok özen gösterilir, kadınlara değer verilir. Bu şekilde horona başladım, başlangıçta çok beceriksizdim, fakat başardım, şimdi horonda iddialıyım. Aclan Hoca demek Horonevi demek, onun çok büyük emeği var.

İhsan Yücel

1959, Fizikçi

Horon bir yaşam coşkusu, güzeli çirkini, hüznü sevinci orada bulursun. Benim şansım horona Aclan Hoca ile başlamaktı. 50 yaşından sonra başladım. 6 yıldır devam ediyorum, eşim benden önce başladı. Horonevi çok özel bir yer, Aclan Hoca sayesinde başarılı oldu, Burada bir disiplin var, Aclan kendi evi gibi görüyor, prensipleri var, Horonevi bu prensiplerle var. Burada insanların zihninde mutlaka horon var, başka bir şey varsa Aclan Hoca buna müsaade etmiyor, kalıcı olmanın kuralı bu. Bu sayede güzel dostluklar kuruldu, kişisel çıkar, sen ben yok, onun için tek halkada oynanıyor. Benzer yerlere göre artılardan biri de Karadeniz’in dağılan kültürel köklerini ve ilişkilerini yaşatmak.

Horon Anadolu’nun yüzlerce değerinden biri, büyük bir zenginliği. Bu kültürü yaşatmak için farklı projeler yapmalı, Aclan Hoca’nın bunda emeği, katkısı çok. Kültürü yaşatmak ve korumak için koreografilerini, unutulmaya yüz tutmuş otantik figürlerini derleyip ortaya çıkarttı, düzenledi, portföy haline getirdi. Yörenin kaybolan oyun türlerini arayıp buldu, yeniden sahneledi. Bunları yurtiçi ve yurtdışında oynadık. Kültür adına azımsanacak bir emek değil, takdir etmek lazım.

Adnan Kölemenoğlu

1954, Makine Mühendisi

Köyden çocuk yaşta çıktım. Çocukluğumda kemençe ve horon neredeyse ayıp sayılıyordu. İstanbul’a geldiğimde gençlik yıllarımda horon öğrenmeye çalıştım, fakat yeterli bulmadım. Horonevi’nde yeniden başladım, Aclan Hoca liderliğinde burada çok farklı bir süreç var. Horonevi’nde kültür dışında başka bir şey yok. Aclan Hoca 50 yıldır bu işe tutkuyla bağlı ve işini ustaca yapıyor. Babasından, amcalarından gelen kültürel birikime sahip çıkarak bunu yansıtıyor, genetik olarak buna çok yatkın. Piyasada pek çok dernek ve dans okulu var, ancak burada farklı bir lezzet var. Buraya bazen haftanın her günü gelmek istiyorum, yoruluyorum, enerji harcıyorum, ama buna değiyor. Horon beni çocukluk anılarıma götürüyor, memleketime, öz kültürüme bağlıyor. Bağlamakla kalmıyor şimdi daha iyi anlıyorum.

Esra Velikahyaoğlu

1973, Yönetici

Annem Artvinli, horona ilgim bu yüzden. Horon oynamaya karar verince Horonevini arayıp buldum, 4 yıldır devam ediyorum. Zor öğrendim ama horonu çok seviyorum, her türden insanı bir halkada birleştiriyor. Hem bir şeyler öğreniyoruz, hem eğleniyor, hem sosyal bir ortam oluşturuyoruz. Aclan Hoca disiplinli bir insan, iyi öğretiyor, canla başla, sabır ve azimle öğretiyor. Burada öğrenmemek gibi bir seçenek yok. Öğrenmemiz için, horon oynamak, eğlenmek ve kültüre sahip çıkmak için özveriyle gayret gösteriyor.

Seda Uzunoğlu

1983, Bilgi İşlem Uzmanı

3 yıldır horon oynuyorum. TV’de Aclan Hoca’nın belgeselimi izledim, ben de horon oynamak istedim ve öyle başladım. Batı Karadenizliyim, benim kültürümde horon yok, ama mirasın bir parçasıyım aslında. Horon güzel bir dans, herkes oynamalı, haftada 1,5 saat çalışıyoruz, ama burada ilgili ve güzel bir ortam var. Sadece horon oynayıp gitmiyoruz, güzel dostluklar gelişti.

Ufuk Arslan

1966 Ekonomist

Horonevi’ni kuran başta Aclan Sezer Genç olmak üzere tüm eğitmenlere teşekkür ediyorum. Bu kültürü İstanbul’a taşıdılar, büyük emek vererek her iki yakada horonu geniş kitlelere öğretiyorlar. Daha çok benim gibi Karadeniz kökenliler çoğunlukta olmakla birlikte aslında Karadeniz kültürü, ulusal ve uluslararası ilgi ve talep görüyor. Bunda Aclan Hoca’nın başarısı ve katkısı büyük. Benim gibi belli yaşa gelmiş insanlarda bu kültüre sahip çıkma adına bir araya geldik. Hocamız kısa sürede çok yol aldığımızı söylüyor. Bunda Horonevi’nde verilen kaliteli bir eğitimin payı çok.

Deniz Selimoğlu

1979, Şirket Yöneticisi

Rize Derepazarlıyım, her türlü dansa ve horona ilgim var. Karadenizli olmanın etkisi vardır bunda, Karadenizlilik ve horon içimden geliyor. Horonevi’ne 3 yıldır devam ediyorum. Aclan Hoca bilgisi ve disiplini ile horonu gerçek değerleri ve şekliyle öğretiyor. Horonevi çatısı altında güzel dostluk ve aile ortamı var.

Neşe Müniroğlu

1962, Ev Hanımı

Ben Karadenizli değilim, bu kültürün yabancısıydım, 2004 yılında arkadaşlarımın ısrarıyla biraz da gönülsüz Sevinç Köyü Derneği’nde Aclan Sezer Genç ile horon çalışmaya başladım. Yeni tanışıyor olmamıza rağmen Aclan Hoca’nın hiç bir maddi karşılık beklemeden bize horon öğretmeye çalışmasından çok etkilenmiştim. “Havacılar Grubu” namıyla başladığımız bu horon eğitimi meğer benim hayatımda radikal bir değişiklik imiş.

Aclan Sezer Genç’in fedakarlığı, sabrı ve emeğiyle horonu öğrenmeye gayret ettik ve zamanla horon benim için tutkuya, aşka dönüştü. Bugün horon onun sayesinde benim vazgeçilmezlerimde liste başı oldu. Horonevi süreci kültür deneyiminin yanı sıra muhteşem anılarla dolu harika bir zaman kesiti oldu ve olmaya devam ediyor.

Güven, sevgi, dostluk temelinde yürüyen bu süreçte, düzeyli bir ortamda, hiçbir ayrımcılığa maruz kalmadan hep birlikte kültürümüzü yaşıyor ve yaşatıyoruz. Aydınlı olarak kendimi şanslı hissediyor, kemençeyi ve horonu bana sevdiren, öğreten Aclan Sezer Genç ve Horonevi camiasına minnet duyuyorum.

Demet Erdoğan

1972, Y. Mimar

Karadeniz’in hırçın dalgalarının insan bedeninde ruh bulmasıdır Horon. Benim hayatıma ise bambaşka bir kapıdan girdi. Horon ve Horonevi aşk ve mabed gibi benim için. Hayatımın en soğuk Ekim’ini yaşadığım 2012 yılında babamı, ailemizin en büyük neşe kaynağını kaybetmiştik. Babam dans etmeyi seven, hatta Laz-Hemşin halkalarında başı çeken, tanıdığım yegâne enerjik insanlardandı. Kızkardeşimle tam da o zamanlar çıktı karşımıza Horonevi...

Bir enerji çekti bizi ve Aralık 2012’de Kadıköy Süleymanpaşa Sokağı’ndaki sarı vitrinli kapıdan girdik... O enerji Aclan Sezer Genç’ti. Bize horonu ve Horonevi’nde öğrenmenin farkını anlattı. Otantik horon, birlik, beraberlik, aile olmak gibi güzel kavramlardan bahsediyordu. Böyle güzel vaadleri almışız, kaçırır mıyız, başladık çalışmalara hemen kızkardeşimle.

Horon, evet aşk gibi... Size bir el uzatılır, o eli tutarsınız ve bir olursunuz tanımadığınız ama aynı yürekte insanlarla. Ve terapi saatleri başlar. Ruhunuz beslenir, kalbiniz iyileşir ve yaralarınız sarılır... Ben horona durduğumda bir gülümseme belirir yüzümde elimde olmadan. Bilirim babama gider, o da beni izler bir yerlerden. Daha büyük bir ilaç olabilir mi?

47 yaşındayım, 5,5 yıldır horon sevdalısıyım. İki tane küçük kız çocuğumu sürükleyip geldim yıllarca çalışmalara. İyi ki de yapmışım. Bu yaşıma kadar kendim için yaptığım en iyi eylemdir horon ve Horonevi’nde var olmak. Onca dansla uğraşıyorum, oynamaya doyamadığım, yorgunluğumu da oynayarak attığım tek danstır horon. Hem spor hem terapi, hem de en hissedilir hobidir size geri dönüşü olan...

Horon’un diğer danslardan farkı, bir olmayı çok hissettirmesindendir sanki.. Öyle yükselen bir ivmeyle ilerler ki, her yöre kendi hırçın karakterini yansıtır oyuna... Kimi yiğidin diz kırması, kiminin omuz silkmesi, kimininse kol eğmesi…

Bu kültürlerin yaşatılması ülkeler için en büyük zenginlik değil mi? İyi ki varsın Horon, Horon Evi ve Aclan Sezer Genç...

 

Nihal Nurhan Yentürk

1958, Akademisyen

 

Huizinga, Homo Ludens (Oyuncu İnsan) isimli kitabında oyunu günlük yaşama bir ara veriş, bir dinlenme, günlük yaşamın bir süsü olarak anlatıyor. Oynarken yaratılan düzen, yaşadığımız karmaşık hayata geçici de olsa bir kusursuzluk katar diyor. Bu gerçekten tüm halk oyunları için geçerli. Ama bence horonda diğer halkoyunlardan farklı olan bir özellik var: Çok azında sahne düzeni ve kareografi dışı bir öğe kalmış durumda, bunların başında horon geliyor. Yani başkaları seyretsin diye değil, kendin için oynuyorsun, kendin ve birlikte oynadığın diğer insanlar için.

Horonu ben gerçek yaşamın dışına çıktığım/kaçtığım bir gelenek olarak yaşıyorum. Horon saatlerce oynanabiliyor. Bu kendini teslim etme hali başka oyunlarda çok bulunmuyor. Gündelik yaşamın dışına kaçma olanağı sağlayan bu teslim olma hali ne kadar uzun sürerse o kadar dinleniyorsun aslında. Bir yerde “horonu bedeninle oynarsan yorulursun ama ruhunla oynarsan yorulmazsın” diye okumuştum, buna inandım. Bu inanç mıdır, yoksa kemençenin sesi midir, yoksa oyunun artan ritmi midir bilmem horon oynarken benim ruhum coşuyor, endişelerim geçiyor. Ne kadar çok oynarsam o kadar çok dinleniyorum.

Horondaki insanlar benzer duyguları paylaşıyor, diğerleri ile paylaşamadığın sırları ve coşkuyu paylaşıyorlar sanki. “Biz”, horondakiler oluyor. Dilin, milliyetin, cinsiyetin, yaşın önemi kalmıyor, “ötekiler” artık birlikte oynamayanlar o halkanın dışındakiler oluyor.  Bu da sevgi ağını örüyor.

Arkadaşım müzikolog Ersu Pekin horonevi ve horonu yorumlarken “(oynayanlar) horon içinde kendini yitirdiği için, maskeler çıkartılıyor, kimse maske takmak gereksiniminde değil burada, herkes kendisi neyse o, bunu sağlayan da horonun yarattığı birlikte olma, tasavvufi terimlerle söyleyecek olursam “bir” olma hali” diyor.

Horon halkası dağıldıktan sonra da horon eden topluluk kalıcı oluyor. Horon süresince horon oyuncularla bir birliktelik kurmak, onlarla ortak coşku ve eğlenceyi paylaşmak, horon halkası sonrasında bir kalıcılık sağlıyor. Horonevi bu kalıcılığı kurumsallaştırıyor.

Horonevi’nde evrensel bir iş yapılıyor: Yerel iş yapmak en kolayı, herkes hemşehrileriyle biraraya gelip bir şeyler yapabilir. Türkiye’deki derneklerin dörtte üçü hemşehri derneği. Ama önemli olan yerel bir kültürü evrensel açılımlarıyla ve o kültürün içinde doğmamış insanlarla birlikte yapabilmek onlarla paylaşabilmek ve farklılarla bir arada olabilmek.

O zaman halk oyunu derneği olmaktan çıkıp, sosyal ve kültürel hedefleri olan bir dernek olunabiliyor; Horonevi bence tam da bunu yapıyor. Yunanistan’daki Karadenizli göçmenlerle bir araya gelmeyi başarıyor, Karadeniz dışında doğmuş büyümüş insanları çevresinde toplayabiliyor.

Horonevi çok büyük bir çaba ve adanmışlık. Bilenler tarafından paylaşılmayan, saklanan, gizlenen, ayrıcalıklı bir şey yok. Kim ne almak istiyorsa, ne kadar alabiliyorsa alabilir.

Şamanizm ve tiyatro arasındaki ilişkiyi inceleyen kitabında Erhan Tuna, Şaman’ın coşmuş, durmadan oynayan, oraya buraya sıçrayan kişi olarak tanımlandığından söz eder. Şaman’ın bir diğer önemli niteliği de onun kabinenin mitlerinin (kültürünün) taşıyıcısı, koruyususu olmasıdır. Şaman hekimlik işlevini ise ses, dans, şarkı, müzik ögeleri ile yerine getirir.

Aclan Sezer Genç, Horonevi meclisinin sadece eğitmeni değil “Şaman”ıdır bence.

 

BİR HORON HAYALİM VAR

 

1956 yılında İstanbul Tarabya’da doğdum. İlkokulu Tarabya Alparslan İlkokulu’nda, Ortaokulu birinci sınıfı Sarıyer ve Küçük Mustafa Paşa (Fatih)’da Gelenbevi Ortaokulu’nda okudum. 1965 yılında babamın yorgancı ve dayanıklı tüketim malları işleriyle uğraşan dükkanlarının bulunduğu Küçük Mustafa Paşa’ya taşındık. Pertevniyal Lisesi’nden 1974-75 döneminde mezun oldum.

Çocukluğum okuldan dükkâna, horon çalışmaya, dükkândan eve şeklinde geçti; çoğu kez de horon gösterileri dolayısıyla geç saatlerde eve döndüğüm oluyordu. Çocukluğumda köyü tanımamakla birlikte babamın disiplinli ve yoğun çalışmalarından dolayı yöre kültürünü özümsemiştim. Bu sayede 9 yaşımda sahneye çıkmaya başladım. Sahne programının yoğunluğu ve babamla ticaret hayatına girmem dolayısıyla yüksek öğrenime devam edemedim.

Babam Ali Genç İstanbul’a gelmeden önce Trabzon Maçka’da Fatma Aydemir (Aloğun Fadime) ile bir evlilik yapmış, bu evliliğinden Şahsene Genç Koçak, Naime Genç Aygün, Ünal Genç ve Bora (Faruk) Genç adlı çocukları olmuştu. Daha sonra İstanbul’da Güler Genç ile evlenmiş, bu evliliğinden de Hakan Özer Genç, Aclan Sezer Genç, Taylan Tezer Genç, Nilüfer İlhame Genç ve Ahu Genç Aydoslu dünyaya gelmişti.

Babam Ali Genç çok çalışkan, disiplinli ve bazen sert bir insandı. 1980 yılına kadar beraber çalıştıktan sonra kendisinden ayrıldım ve aynı yıl banka memuru olarak işe başladım. Üç yıl bankacılık yaptıktan sonra ayrılarak Perşembe Pazarı’nda Rulman şirketinde çalışmaya başladım. 1991 yılında Sezer Rulman adıyla kendi şirketimi kurdum.

1980 yılında Sermin Oğuzülgen ile evlendim, Gamze Genç adlı bir kızım ve Berat Sadık Genç adlı bir oğlum var.

Çalışma hayatım boyunca horon çalışmaları ve gösterilerini sürdürdüm. Emekli olduktan sonra ticari faaliyetimi sonlandırarak zamanımı tamamen horona ayırdım. Horonevi Derneğini kurarak kültürel çalışmalarımın kurumsallaşmasına ağırlık verdim.

Yorgan zanaatkarı Babam Ali Genç müthiş horon oynardı. 1950’de bir gün kuzeni Kemal Genç (Habeş) ile Hilton Oteli’nde horon oynama teklif edildi. Köyden gelen bu iki gencin horon gösterisi çok beğenildi. Onlardan önce İstanbul’da Soldoylu horoncular vardı, ama şimdi onların dönemi başlıyordu.

Talep üzerine köyden diğer kardeşlerini ve kuzenlerini de çağırdılar; beş kişilik sıkı bir horon ekibi kurarak sonraki dönemde gösteri ve eğlence dünyasının yıldızı oldular. Böylece hem eğleniyor hem de para kazanıyorlardı.

Uzun yıllar beraber çalıştıktan sonra dağılan bu ekibin ardından babam kendi çocuklarına, yani bizlere horon öğretti. Kardeşlerimle beraber (ben 8 yaşımdaydım) pamuk deposunda horon öğreniyorduk. Kemençecimiz Bahattin Çamurali idi. 1965 yılından itibaren “Karadeniz Kartalları” adıyla sahneye horon gösterisi için çıkmaya başladık. Bu arada amcamlar da ayrı bir ekip olarak çalışmaktaydı.

Karadeniz ekiplerine bugün olduğu gibi o zaman da sempatiyle bakılıyordu, horon seviliyordu. İstanbul’daki bütün şenlik ve eğlencelerde, düğünlerde bu ekipler yer alıyordu. İstanbul’un gözde eğlence mekanları olan Çakıl Gazinosu, Caddebostan Maksim, Tepebaşı Gazinosu, Hilton, Sheraton’daki tüm gösterilerde biz vardık. Bizim etkileşimimiz farklı oldu. Bütün Karadenizlilerin düğünlerine gittik ve farklı illerden gelen halkın oyun tavırlarını bizzat öğrendik, onlardan çok şey öğrendik, çünkü köyden gelen insanlar köyde oynanan horonu da aynen İstanbul’a getirdi.

Horonevi “bir horon masalı”

Horon halka ait, herkes oynayabilir. Bu keyfi insanlar da yaşasın istedim. Bu melodiyi benimseyebilirlerse onlar da yapabilir diye düşündüm ve insanlara horonu öğretmek için yola çıktım. Başlangıç noktası buydu. Ancak bu noktada horonu seven insanların teşvik etmesinin de rolü var. Birgün Fuat Saka gecesinde horon oynarken, insanlar “Bize de bu horonu öğretir misiniz?” dedi. Bunun üzerine Topkapı’daki Sevinç Köyü (Soldoy) Derneği’nde ilk çalışmalarımıza başladık. Grup olarak geldiler ve horon öğrenmeye başladılar.

Karadenizde kemençe eşliğinde “barakas” adı verilen yemekli eğlenceler yapılırdı. Müzik eşliğinde muhabbet, horon ve eğlence. Bu gelenek zamanla İstanbul’a da taşındı. Babam zamanında bu tür geceler yapılırdı. Biz de Horonevi olarak bu geleneği dernekte başlattık, önceleri 15-20 kişiyle yaptığımız geceler, katılım artınca dışarıda yapmaya başladık. Horon geceleri böyle oluştu. 150-200 kişinin katıldığı bu geceler ayda bir yapılıyor. Barakas özellikle Maçka kaynaklı bir gelenek.

Bir masal, bir efsane olarak gördüğümüz, yaşadığımız horon adına, kültür adına yaptıklarımız bir başarı olarak kabul edilecekse eğer, bu masal kahramanları arasında özel bir yeri olan sevgili eşim Sermin Oğuzülgen Genç’e teşekkür borçluyum. Uzun yıllar boyunca hafta sonları dahil her gün sabahtan geç saatlere kadar devam eden bu çalışmaları, onun desteği, özverisi ve sabrı sayesinde yürütebildim.

 

Aclan Sezer Genç

2018

 

Telif hakları Aclan Sezer Genç’e aittir. İzinsiz kopyalanamaz, basılı ve online mecralarda yayınlanamaz.

Soldoy - Bir Horon Efsanesi

Kitabın Orjinali (Tıklayın)                                     SOLDOY BİR HORON EFSANESİ   ACLAN SEZER GENÇ                                ...